Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Suriye Türkmen Hareketi Başkanı Ziyad Hasan Türkmen Esad Rejimi Sonrası Suriye’deki Yeni Oluşumu ve Geleceğini Değerlendirdi

Merhaba, Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği olarak Suriye Türkmen Hareketi Başkan Ziyad Hasan Türkmen ile Beşşar Esad rejiminin devrilmesi sonrasında Suriye’de ortaya çıkan genel ortamı ve ülkenin geleceğine dair  bir röportaj gerçekleştireceğiz. Sözü kendisine bırakıyorum.

Soru 1: Suriye’deki mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Beşşar Esad’ın yerine gelen  Suriye’deki yeni yönetiminin Suriye’nin geleceğini nasıl şekillendireceğini düşünüyorsunuz?

Benim de sürekli ifade ettiğim bir husus vardır ki; Esad’ın gitmesi Suriye’nin önünü açmıştır.  Esad ve Baas rejimi demek aslında eski statükonun devamı demektir. Bu statükonun devam etmesi Suriyeliler için ekonomik, toplumsal, kültürel ve ahlaki anlamda bir düşüşü ifade ediyordu. Dolayısıyla şuan Suriye halkının önü açılmıştır. Suriye halkının bu başarıyı elde etmesinin en büyük aktörü ve destekçisi Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. Bundan sonraki süreçte Türkiye kendi demokratik deneyim ve tecrübelerini Suriye’ye aktaracağın düşünüyorum. Türkiye gibi demokrasi kültürünü benimsemiş bir ülkenin Suriye halkının yanında olması çok büyük şanstır. Bunun yanında  900 km bir sınır komşusu olan Suriye’de istikrarın olması Türkiye’nin de faydasına olacaktır. O yüzden Türkiye’nin, Suriye’de istikrar ve huzur ortamının olması için elinden gelen her türlü azami desteği vereceğine inanıyorum. Suriye’de ki yeni yönetimin açıklamalarına baktığımızda toplumun her kesimine eşit yaklaşacağını ifade eden konuşmalar yaptığını görüyoruz. İlerleyen süreçlerde de toplumun  dini, etnik ve mezhepsel farklı birleşenleri sürece dahil edilirse Suriye için daha iyi olacağı inancında ve arzusundayım. Bazı ülkelere baktığımızda Suriye’deki devrim hareketinden çekindiğini ve bu devrim düşüncesinin kendi ülkelerine sirayet etmemesi için Suriye’yi istikrarsızlaştırma adımları atabileceklerine dair de endişelerimi dile getirebilirim. Tabi bu adımları başta Türkiye ve Suriye yeni yönetiminin de kontrol ettiğini düşünüyorum.

Soru 2: Beşşar Esad’ın iktidarının devrilmesi sonrası Türkiye ve komşu ülkelerde bulunan Suriyeliler ülkelerine dönmeye başladı. Mülteci dönüşünün Suriye için olumlu ve olumsuz etkileri nelerdir? Dönüş yapan Suriyeliler için mevcut koşullar yeterli mi?

Mülteci olarak yer alan Suriyeli vatandaşların ülkelerine dönmeleri Suriye’nin yeniden yapılması için önemli olacaktır. Suriyeliler Türkiye başta olmak üzere Avrupa ve diğer ülkelerde sanayi anlamında yeni iş kolları ve ticareti öğrendiler. Bu iki faktörün ülkelerine dönecek olan Suriyeliler açısından Suriye’yi dünyaya açacak ve oradaki sanayinin gelişmesi noktasında çok ciddi bir ivme kazandıracaktır. Türkiye’de yaşayan Suriyeliler genelde tüm iş sektörlerinde çalışarak vasıflı eleman olarak yetişti o yüzden bu vasıflı elemanların Suriye’nin yeniden yapılanmasında olumlu etkiler yaratacaktır. Halep eskiden de sanayi kenti idi Türkiye’den de edinilmiş olan bu sanayi bilgileri orada yer alan sanayi sektörünü daha da yukarıya taşıyacaktır. Tüm bunlara bir de öğrenmiş oldukları yabancı dillerin eklenmesi Suriye’nin kültürel anlamda da yükselmesine etki edecektir. Şuan Suriye’de şehirlerin bazıları savaştan ötürü yıkılmış durumdadır. Suriye’de yapı olarak ciddi bir sıkıntı var. Geçtiğimiz günlerde de Türkiye Cumhuriyeti yetkililerine bir çağrı da bulanarak mülteci olan her aileden bir kişiye 6 aylık bir süre ile izinler verilerek, bu süre zarfında Suriye’deki evlerinin durumunu kontrol etmesini ve geri dönüş için şartların oluşturulmasını talep ettik. Şuan ülkesine giden Suriyeliler gönüllü dönüş kapsamında gidiyor. Bu durumda gidenler tekrar Türkiye’ye yasal süreçler ile gelebilirler.  Biz de bundan ötürü Türkiye Cumhuriyeti’ne çağrı yaparak bu süreçlerin uzatılmasını ve geri dönüş için olumlu koşulların oluşturulmasını istedik. Bu süreçler olumlu şekilde yürütülürse geri dönüşlerin 1-2 yıl içerisine yayılacağını ve Suriye’nin zaman içinde istikrara kavuşacağını düşünüyorum.

Soru 3: Rusya, İran, İsrail, ABD ve Türkiye gibi ülkelerin Suriye’deki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

İran’ın yıllar boyunca Suriye’de Şii mezhebi üzerinden bir Pers İmparatorluğu kurmaya çalıştığını biliyoruz. Arap Şii’lerini de bu politikalarına dahil ettiler. Hizbullah’a ve Şam rejimine yaptıkları destek ile yıllardır milyarlarca dolar harcadılar. 2011 yılında Suriye halk ayaklanması başlarken Suriye rejimi içeresinde iki görüş vardı. Birincisi, Türkiye’nin reform çağrılarına cevap verelim, Türkiye ile birlikte çalışalım ve Suriye’yi meçhule götürmeyelim diyen bir görüştü. İkincisi, Beşşar Esad rejimi olarak İran ile hareket edelim, babamız Hafız Esad 1982 tarihinde Hama’daki devrim hareketini nasıl bastırdı ise biz de mevcut ayaklanmaları öyle bastıralım görüşüydü. Maalesef ikinci görüş hakim oldu ve İran birlikte hareket ederek Hizbullah desteği ile bu süreçlere gelindi. İran desteği yeterli olmayınca bu kez Rusya ile hareket ettiler. Netice itibari ile 13 yıl boyunca bir katliam süreci başlatıldı ve Suriye halkı sindirilmeye çalışıldı. Fakat başarılı olmadılar. Türkiye, Suriye’de halkın yanında durarak, halkın isteklere kulak verdi ve vicdanlı bir politika izleyerek tarihe geçti. Şuan görünen tabloda Türkiye’nin haklı olduğu ortaya çıkmıştır. İran’ın son bir yıldır yaşadığı ekonomik sıkıntılar ve Hizbullah’ın Lübnan’da İsrail karşısında yaşamış olduğu hezimet ortadır.  Ukrayna savaşı başladığında Rusya’nın bir kaç günde Ukrayna’yı yeneceği söylentileri gerçeğe dönüşmedi ve Rusya şuan Ukrayna karşısında sıkıntılar yaşamaktadır. Tüm bu süreçler zaman içerisinde Suriye muhalefetinin lehine olmuştur.  Geldiğimiz noktada Suriye muhalefeti Türkiye’nin öncülüğü ve desteği sayesinde Şam rejimi karşısında tarihi bir fırsat yakaladı ve başarılı oldu. Suriye halkı Türkiye’nin bu duruşunu tarih boyunca unutmayacaktır. İsrail, Esad rejimi dönemi boyunca iyi ilişkiler içerisindeydi. Birbirleri ile medyada düşman gibi görünüyorlardı fakat sahadaki uygulamaların tam tersi yönde olduğunu gözlemlemekteydik. Esad rejimi düştükten sonra İsrail, Suriye ordusuna ait kritik yerleri vurmaya başladı. Burada o gizli müttefikliğin izlerini görmekteyiz. Suriye’de şuan bir boşluk yaşanıyor, yeni yönetim uluslararası anlamda tanınmak adına diplomatik ilişkiler geliştiriyor. Bu süreci İsrail lehine kullanmaya çalışıyor. Fakat yeni yönetim tam anlamıyla kurumsallaştıktan sonra durumun İsrail’in istediği gibi olmayacağını düşünüyorum. İsrail gibi hareket eden diğer ülkelerin Suriye’ye yönelik tutumunu Suriye halkı asla unutmayacaktır.

Soru 4: Suriye’deki Türkmenlerin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Yeni yönetimde Türkmenlerin statüsü nasıl olacak?

Hatırlayacağız üzere ABD Irak’ı işgal ederken, Türkiye topraklarını kullanmak istemişti ve Türkiye’nin itirazı ile karşılaşmıştı. Bunun karşılığında Irak’ın yeniden dizayn edilmesinde ve özellikle Irak’ta anayasa hazırlanma sürecinde ABD, Türkiye’yi olabildiğince uzak tutmaya çalışmıştı. Tüm süreçlerde Türkmenlerin Irak’taki Saddam rejimine karşı mücadelesi göz ardı edilmiş ve Türkmenler devre dışı bırakılmıştı. Suriye’deki durum Irak gibi değil. Türkmenler, Suriye’de de Esad rejimi karşısında mücadele verdiler. Türkiye’nin mevcut pozisyonunu göz önüne aldığımızda Suriye’de etkin bir güç olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin hem Türkmenlerin hem de diğer azınlık grupların hakları karşısında adil davranacağına inanıyorum. Türkiye adil bir devlettir ve Türk siyasal sistemi bu adil politika üzerine hareket etmektedir. Dolayısıyla Türkmenlerin haklarının Suriye’de yok sayılmayacağı konusunda ümitliyim. Suriye Türkmenleri olarak vatandaşlık hakları üzerinden bir anayasa teşkil edilmeli ve Suriyelilik üzerinden orada yaşayan azınlık grupların haklarının gözetilmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’nin bu yönde ilerleyeceğini düşünüyorum. Suriye’de bazı gruplar özellikle PYD Fırat’ın doğusunu tamamen kontrol edip orada bir Federatif yapı kurmayı öngördüler fakat bunun pek mümkün olmadığını görüyoruz.  Netice itibari ile Suriye’de yapılacak olan yeni anayasanın, etnik kimlikleri, azınlık grupları, siyasal ve kültürel hakları kapsayacak şekilde olacağını düşünüyorum.

Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği

Hakkımızda

Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği, diplomasi ve uluslararası ilişkiler alanında derinlemesine bilgi edinmek, sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında araştırmalar yapmak, bilgiyi işlevsel hale getirerek akademik yayınlar yapmak, seminer, konferans ve eğitim faaliyetleri düzenlemek amacıyla kurulmuş bir sivil toplum kuruluşudur.

This Pop-up Is Included in the Theme
Best Choice for Creatives
Purchase Now