Yazar: Beste Sena CANİKLİ
Yapay zekanın hızlı gelişimiyle birlikte ortaya çıkan en tartışmalı sorunlardan biri, sahte içerik üretme kapasitesidir. Metin, görsel, ses ve video gibi farklı formatlarda oluşturulan bu içerikler; bireylerin yanıltılmasından kitlesel deformasyona, iç siyasetin manipülasyonundan uluslararası krize kadar geniş bir etki alanına sahiptir. Diplomatik ilişkilerde karşılıklı güvenin temel belirleyici olduğu uluslararası ortamda, yapay zeka tabanlı sahte içeriklerin (örneğin, uydurma diplomatik belgeler, manipüle edilmiş ses kayıtları ve deepfake videolar) yaygınlaşması, devletler arası ilişkiler açısından ciddi bir güvenlik ve istikrar tehdidi oluşturmaktadır.
Sahte İçerik Türleri ve Diplomaside Kullanım Biçimleri
Yapay zeka tabanlı sahte içerikler, diplomatik krizleri tetikleyebilecek derecede etkili yeni bir manipülasyon aracı haline gelmiştir. Bu içerikler teknik olarak gelişmiş yapıları ve hedefe odaklı dağıtım biçimleri sayesinde uluslararası ilişkilerde güven krizlerine, algı operasyonlarına ve diplomatik itibar kaybına neden olmaktadır. Temel olarak üç ana kategoriye ayrılan bu sahte içerik türleri, çeşitli diplomatik hedeflerle kullanılmakta ve giderek daha sofistike bir tehdit boyutuna ulaşmaktadır.
- Deepfake Videoları
Deepfake teknolojisi, bir kişinin görüntüsünü ve sesini dijital olarak taklit ederek gerçekte söylemediği sözleri dile getirdiği izlenimi veren videoların üretilmesine olanak tanır.[1] Bu tür içerikler özellikle liderlerin ağzından yapılmış gibi gösterilen açıklamalarla uluslararası krizler yaratmak için kullanılmaktadır. Örneğin; bir devlet başkanının komşu ülkeye tehditler savurduğu ya da başka bir ülke lideriyle gizli pazarlık yaptığına dair görüntüler iki ülkeyi savaşa sürükleyebilecek etkidedir.[2]
1. Sahte Diplomatik Belgeler
Yapay zeka tarafından oluşturulan diplomatik belgeler, resmi yazışmalar ve istihbarat raporları; sızdırılmış belge süsü verilerek sosyal medya platformlarında dolaşıma sokulabilir. Bu tür sahte içerikler, devletlerin dış politika niyetlerini çarptırmak, uluslararası anlaşmaları sabote etmek veya seçim dönemlerinde dış müdahale etkisi yaratmak amacıyla kullanılmaktadır. [3]
2. Sahte Ses Kayıtları
Yapay zeka ile klonlanan ses kayıtları, özellikle liderlerin özel konuşmalarında söylediği iddia edilen ifadelerle kriz yaratmak için kullanılmaktadır. Bu içeriklerde ses tonu, vurgu ve aksan gibi detaylar taklit edilerek gerçeğe yakınlık artırılmaktadır. 2024 yılında Batı Afrika ülkelerinde yayılan bir ses kaydında, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Afrika’ya dair sömürgeci ifadeler kullandığı iddiası, Fransa’nın bölgedeki diplomatik temsilciliklerine yönelik protestolara yol açmış, olayın sahte olduğu anlaşılsa da bölgesel güven kaybına yol açmıştır.[4]
Yapay zekanın manipülatif gücü ile üretilmiş içerikler; gerçekliğin üzerini örterek diplomatik kararları etkileyebilmekte, bazı durumlarda savaşın eşiğine dahi sürükleyebilme potansiyeline sahip olmaktadır. Bu nedenle diplomatik güvenlik açısından sahte içeriklerle mücadele, çağımızın en kritik uluslararası önceliklerinden biri haline gelmiştir. Bu içerikler diplomatik düzlemde belirli stratejik hedeflerle kullanılır. Yapay zeka destekli sahte materyaller aracılığıyla devlet liderleri itibarını sarsmak, müttefik devletler arasındaki güven ilişkisini zedelemek, müzakere süreçlerini sabote etmek ve seçimlere dış müdahale algısı oluşturmak temel amaçlar arasında yer alır. Örneğin; bir devlet başkanı veya dışişleri bakanının ağzından söylenmiş gibi servis edilen ırkçı, düşmanca ya da diplomatik teamüllere aykırı ifadeler hem ulusal hem de uluslararası platformlarda ilgili kişinin meşrutiyetini sorgulatabilir.
NATO ve Avrupa Birliği gibi çok taraflı yapılar içerisinde yer alan devletler arasındaki karşılıklı güveni zedelemek amacıyla üretilen yapay zekâ destekli sahte belgeler ve manipüle edilmiş görsel materyaller, ittifakın ortak hareket etme kapasitesini ciddi şekilde sekteye uğratabilir. Benzer şekilde, barış müzakereleri ya da ikili diplomatik temaslar sırasında, taraflardan birinin kötü niyetli ya da samimiyetsiz olduğu algısını yaratmak amacıyla dolaşıma sokulan yapay içerikler, çözüm süreçlerinde ilerlemeyi engelleyerek diplomatik çabaları olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, bir ülkenin seçim sürecinde yabancı bir aktörün müdahale ettiği yönünde üretilebilecek yapay zeka içerikler, yalnızca seçimlerin meşrutiyetine dair tartışma açmakla kalmaz aynı zamanda kamuoyunun algılarını yönlendirerek kutuplaşmayı da derinleştirebilir.
Sahte İçeriklerin Diplomatik Krizlere Yol Açtığı Gerçek Vaka Örnekleri
Devletlerarası ilişkilerde bilgiye olan güven, yalnızca teknik değil aynı zamanda siyasal ve psikolojik bir temele dayanır. Ancak gerçekmiş gibi sunulan görüntüler, ses kayıtları ve belgeler aracılığıyla bu güven sarsıldığında, yalnızca ilişkiler değil; barış, güvenlik ve kamu düzeni de tehdit altına girer. Özellikle seçim süreçleri, barış görüşmeleri ve ittifak yapıları gibi kırılgan yapılarda bu tür içerikler algı yönetimi için etkili bir silaha dönüşebilir.
- Slovakya Parlamentosu Seçimlerinde Deepfake Ses Kayıtları (2023)
2023 yılında Slovakya parlamento seçimleri öncesinde bir lider ve gazeteci arasında geçtiği iddia edilen sahte ses kayıtlarının sosyal medya üzerinde yayılması, seçim sürecinde büyük bir güvensizlik ortamı yaratmıştır. Söz konusu ses kayıtlarının yapay zeka destekli Deepfake teknolojisiyle üretildiği, bağımsız doğrulama kurumları tarafından tespit edilmiştir.[5] Bu ses kayıtlarının zamanlamasının 48 saatlik medya susturulma periyodu içinde gerçekleşmiş olması doğrulama mekanizmalarının devreye girmesini engellemiştir. Sonuç olarak seçimlerin sonucunu doğrudan etkileyebilecek şüpheler ortaya çıkmış ve demokratik süreçleri zedelemiştir. Diplomatik açıdan bakıldığında bu örnek, yapay zeka içeriklerinin sadece iç politika değil, uluslararası itibar ve güvenlik dinamiklerini de tehdit edebileceğini göstermektedir.
- Fransa – Afrika İlişkilerinde Yapay Zeka Ses Kaydı Krizi (2024)
2024 yılında yayılan ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a ait olduğu iddia edilen sahte ses kaydı, Afrika ülkelerinde Fransa karşıtı tepkilerin yükselmesine neden olmuştur. Ses kaydında, Macron’un eski sömürge ülkelerini küçümseyici ifadeler kullandığı ileri sürülmüştür.[6] Bağımsız medya kuruluşları ve teknoloji uzmanları bu içeriğin, Macron’un farklı konuşmalarından kesitlerin yapay zekâ ile birleştirilmesi sonucu oluşturulduğunu ortaya koymuştur.[7] Bununla birlikte, teknik tespitlerin kamuoyundaki etkiyi azaltmadığı görülmüştür. Bu durum, dezenformasyonun diplomatik ilişkilerde ne denli yıkıcı sonuçlara yol açabileceğini göstermektedir. Özellikle eski sömürge ülkelerle kurulan hassas ilişkilerde, güvenin kolayca sarsılabileceği ve bu tür içeriklerin bölgesel istikrarı tehdit edebileceği ortaya konmuştur.
- Ukrayna – Rusya Savaşı Sürecinde Deepfake Videolar
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasının ardından dijital ortamda yayılan sahte içerikler, savaşın diplomatik boyutunu etkileyecek düzeydeydi. En dikkat çekici örneklerden biri, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin Rusya’ya teslim olun çağrısı yaptığına dair bir deepfake videoydu. Bu video, resmi Ukrayna haber ajansının hacklenmesiyle birlikte yayımlandı ve kısa sürede sosyal medyada dolaşıma girdi. Ukrayna hükümeti derhal yalanlamada bulunsa da, içerik birkaç saatliğine kamuoyunda kafa karışıklığına neden oldu ve uluslararası medyada geniş yankı buldu.[8] Bu olay, yalnızca Ukrayna iç kamuoyunu değil, NATO ve Avrupa Birliği gibi yapıların kriz anlarındaki karar mekanizmalarını da etkileyebilecek nitelikteydi. Zira bu tür içerikler, savaşın meşruiyeti, liderliğin güvenilirliği ve uluslararası destek konularında şüphe yaratabilecek kapasiteye sahiptir.
İncelenen örnekler, yapay zeka destekli sahte içeriklerin diplomatik süreçlere doğrudan müdahale kapasitesine sahip olduğunu açıkça göstermektedir. Deepfake videolar, sahte belgeler ve manipüle edilmiş ses kayıtları; devletlerin karar alma mekanizmalarını, kamuoyu algısını ve uluslararası kuruluşların işleyişini etkileyebilecek düzeydedir. Bu içerikler yalnızca birer teknik illüzyon değil aynı zamanda stratejik hibrit savaş araçlarıdır. Devlet dışı aktörlerin yanı sıra bazı hükümetlerin de bu araçlara başvurması, konveksiyonel diplomasinin sınırlarını zorlamakta ve güven temelli uluslararası ilişkiler sistemini kırılgan hale getirmektedir. Bu nedenle, hem ulusal hükümetlerin gem de çok taraflı yapıların dezenformasyonla mücadeleye yönelik teknik altyapılarını güçlendirmesi ve ortak doğrulama mekanizmaları oluşturması gerekmektedir.
Uluslararası Kurumların Mücadele Stratejileri ve Yeni Diplomatik Alanın İnşası
Yapay zeka destekli sahte içeriklerin diplomasi üzerindeki etkisi, yalnızca teknolojik bir sorun değil; aynı zamanda uluslararası hukuk, insan hakları ve güvenlik doktrinlerini yeniden tanımlamayı gerektiren çok boyutlu bir meydan okumadır. Bu bağlamda, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve NATO gibi küresel aktörler, dijital içerik yönetimini teknik bir mesele olarak değil, dijital çağın egemenlik ve barış inşası sorunu olarak ele almaktadır. Aynı zamanda medya ve sivil toplum kuruluşlarının katkısıyla dijital kamusal alanın demokratikleşmesi yönünde önemli adımlar atılmaktadır.
Avrupa Birliği’nin bu konudaki yaklaşımı, dijital düzenlemeleri yalnızca platform denetimiyle sınırlamayıp “dijital egemenlik” stratejisinin ayrılmaz bir parçası olarak kurgulamasıyla dikkat çeker. 2024 yılında yürürlüğe giren Dijital Hizmetler Yasası, yapay içeriklerin açıkça etiketlenmesini zorunlu kılarak “gerçeklik ile kurgu arasında etik bir sınır” oluşturmayı hedeflemiştir. Bunun yanında, kriz dönemlerinde bilgi akışının düzenlenmesini amaçlayan Kriz Müdahale Mekanizması, dezenformasyonla mücadelede bağımsız teyit sistemlerini devreye sokarak, içerik denetimini yalnızca teknik değil, normatif bir zemine de taşımıştır.[9] Böylece Avrupa Birliği, dijital kamusal alanı bir tür “diplomatik alan” olarak tanımlayarak, bu alandaki manipülasyonları uluslararası barış ve kamu düzeni için doğrudan tehdit olarak kodlamaya başlamıştır.
Benzer biçimde, Birleşmiş Milletler’in 2025 yılında Cenevre’de düzenlediği Dijital Güvenlik Zirvesi, yapay içerikleri küresel barışa tehdit olarak tanımlayan ilk çok taraflı girişimlerden biri olmuştur. Zirvede kabul edilen “Gerçeklik Hakkı” ilkesi, doğrulanabilir bilgiye erişimi bir insan hakkı olarak ilan etmiş, böylece devletlere sadece iç kamuoyuna karşı değil, aynı zamanda uluslararası kamuoyuna karşı da doğruluk yükümlülüğü getirmiştir.[10] Bu yaklaşım, dijital çağın diplomasisini yalnızca temsil ve müzakere alanı olarak değil, bilgi bütünlüğünü koruma sorumluluğuyla da tanımlayan yeni bir çerçeveye oturtmuştur.
Bu normatif dönüşümün güvenlik boyutu ise özellikle NATO tarafından sahiplenilmiştir. Estonya, Litvanya ve Polonya gibi sınır ülkelerinin öncülüğünde kurulan Dijital Gerçeklik Ağı, askeri istihbarat ile yapay zekâ destekli analiz araçlarını bir araya getirerek, şüpheli dijital içeriklerin eş zamanlı olarak sınıflandırılmasını ve doğrulanmasını mümkün kılmıştır.[11] NATO’nun bu girişimi, klasik bilgi savaşı stratejilerinin ötesine geçerek, gerçeği üretme ve teyit etme kapasitesini doğrudan güvenlik paradigmasının merkezine yerleştirmiştir. Ancak bu yapının, özellikle bilgi üzerindeki merkezi kontrolü artırması nedeniyle bazı sivil aktörler ve akademik çevrelerce demokratik denge açısından eleştirildiği de unutulmamalıdır.
Sonuç olarak, yapay içeriklerin diplomasi üzerindeki etkisi, sadece güvenlik değil, aynı zamanda normatif düzen, ifade özgürlüğü ve uluslararası sorumluluk gibi çok boyutlu alanlarda yeni denge arayışlarını beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, gerçekliğin korunması artık sadece teknik değil, aynı zamanda politik, etik ve hukuki bir sorumluluk olarak yeniden tanımlanmaktadır.
Kaynakça
[1] Kişisel Verileri Koruma Kurumu, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Kapsamında Unutulma Hakkı https://kvkk.gov.tr/SharedFolderServer/CMSFiles/015794c4-061b-4560-a0b2-e372ee536642.pdf
[2] NATO STRATCOM. (2023). Deepfake Threats to International Stability. NATO Strategic Communications Centre of Excellence.
[3] Reporters Without Borders. (2024). AI-Generated Disinformation in Francophone Africa
[4] European Commission. (2024). Digital Services Act and the Fight Against Deepfakes.
[5] Slovakia’s Election Deepfakes Show AI Is a Danger to Democracy, Wired, 3 Ekim 2023.
[6] Helen Davidson, “France condemns deepfake audio clip targeting Macron in Africa,” The Guardian, 17 Mart 2024.
[7] BBC News, “Fake audio of Macron sparks protests in West Africa,” 18 Mart 2024.
[8] BBC News. “Ukraine war: Deepfake video of President Zelenskyy could be ‘tip of the iceberg’.” 17 March 2022. https://www.bbc.com/news/technology-60780142
[9] Avrupa Komisyonu, The Digital Services Act: Ensuring a Safe and Accountable Online Environment, 2024.
[10] United Nations Office in Geneva, Global Digital Compact Summit Report, 2025. “Right to Truth” Principle.
[11] NATO StratCom Centre of Excellence, NATO’s Digital Reality Network: Combating AI-driven Disinformation, 2025.