Merhaba, Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği olarak Kazakistan’ın başkenti Astana’daki Maqsut Narikbayev Üniversitesi Uluslararası Ekonomi Okulu’nda Uluslararası İlişkiler Profesörü ve Birleşmiş Milletler Üniversitesi Karşılaştırmalı Bölgesel Entegrasyon Çalışmaları Enstitüsü’nde (UNU-CRIS) Dr. olarak görev alan Prof. Dr. Ikboljon Qoraboyev ile Türk Dünyasında Bölgesel Güvenlik Politikası konusuna dair röportaj gerçekleştireceğiz. Sözü kendisine bırakıyorum.
Soru 1: Türk Devletleri Teşkilatı (OTS) 2009 yılında Türk Konseyi adı altında kurulmuş olsa da 2021 yılında Türk Devletleri Teşkilatı adını aldı ve son yıllarda bölgesel nüfuzu güçlendirmeye odaklandı. Sizce bölgesel güvenlik açısından Türk devletleri teşkilatının rolü nedir?
Bölgesel güvenlik açısından, Türk Devletler Birliği’nin ikincil olduğunu düşünüyorum, ancak birçok yardımcı işlevi var. Türk Devletler Birliği güçlendirici bir kurum olmasına rağmen NATO gibi bölgesel güvenliği sağlayan bir kurum değildir. Bu anlamda bölgesel güvenliği sağlayan ilk kurum olarak NATO örnek alınabilir. Türk Devletler Birliği’ni bu açıdan böyle bir kurum olarak göremeyiz. Ama bu kurumun üye devletler için birkaç yardımcı işlevinden bahsedebiliriz.
Öncelikle sert bir dengeleme mekanizması değil, yumuşak bir dengeleme mekanizması olduğunu söyleyebiliriz. Eğer belirli bir yönden tehdit varsa Türk Devletler Birliği’ne başvurulabilir ve bu tehditlere karşı bir mesaj niteliği taşıyabilir. Öte yandan, Türk Devletleri Birliği gelecek için umut verici, kapı açıcı bir manevra alanı ve yön olarak görülebilir.
İkinci olarak, bölgesel güvenlikte önemli bir faktör olan silahlanma konusunda, özellikle insansız hava araçları açısından kendi bölgesel pazarını oluşturabilir. Türkiye’nin bu konuda özellikle tedarikçi olarak büyük bir rolü olacaktır. Çünkü insansız hava araçları son dönemde Türkiye’de daha fazla ön plana çıkmaya başladı. Silahlar açısından Türkiye, Türk devletleri arasında güçlü bir oyuncu. Bu açıdan Türkiye’nin silah endüstrisi bölgesel güvenliğe iyi bir katkı sağlayabilir.
Üçüncü olarak, Orta Asya perspektifinden bakıldığında, askeri eğitimden bahsedebiliriz. Çünkü geleneksel olarak Rusya, Orta Asya’daki askeri eğitim açısından hala çok baskın bir rol oynuyor. Bağımsızlıktan sonra ABD ve Çin de bazı eğitim faaliyetlerinde bulundu ama Rusya düzeyinde değildi. Türkiye’nin askeri eğitimi ve standartları daha çağdaştır. Çünkü Türkiye Batı’nın savaş stratejisiyle daha uyumludur. Bu açıdan Orta Asya ülkelerinin ordularını modernize etmeleri ve güncellemeleri için önemli bir rol sağlayabilir.
Soru 2: Son zamanlarda devletler arasında farklı alanlarda işbirliği görmek mümkün. Sizce Türk devletlerinin güvenlik alanında entegrasyonunu engelleyen temel nedenler var mı?
Öncelikle şunu söylemeliyim ki Avrupa Birliği ya da NATO gibi entegrasyonlara baktığımızda aslında güvenlik ve diğer alanlarda böyle bir entegrasyona ulaşmak zor ve devletler böyle bir entegrasyonu istemiyor. Örneğin NATO perspektifinden entegrasyona baktığımızda üye devletlerin ortak standartları var. Güvenlik açısından üye ülkelerin topraklarında bazı eğitim operasyonlarını ortaklaşa yürütmek, harcamalarını koordine etmek ya da ortak bir düzeye getirmek gibi entegrasyon insiyatifleri var. Bu açıdan Türk Devletlerinin askeri eğitim kapsamında genel olarak böyle bir planı mevcut değildir. Aynı zamanda, bölgesel bir perspektiften bakıldığında, Türk Devletleri farklı bölgelerde konumlanmıştır. Türkiye, özellikle güvenlik açısından, NATO üyesi bir ülke olarak, daha çok batıya bağlıdır. Orta Asya ve Kafkasya birbirine yakındır, ancak Kafkasya’nın çok farklı güvenlik dinamikleri vardır. Bu bakımdan devletlerin birbirinden farklı şekillenen belirli tarihi gelenekleri, stratejik kaygıları ve alışkanlıkları vardır. Bu açıdan bakıldığında en azından kısa ve orta vadede böyle bir entegrasyondan bahsetmek oldukça zor. Aslında bu tür faktörler entegrasyonu engelleyen değil, daha ziyade genel olarak güvenlik alanında entegrasyonun olmamasını açıklayan faktörlerdir.
Bunun dışında jeopolitik ve jeostratejik faktörler dikkate alındığında Türk devletlerinin hemen birleşerek diğer ülkeleri tehdit altına alması mümkün değildir. Ayrıca, çevredeki büyük güçler de Türk Devletlerinin hızlı bir şekilde birleşerek bölgesel bir güç haline gelmesine sıcak bakmıyor.
Soru 3: Türk Dünyası her zaman diğer ülkelerin merak konusu olmuşdur. Sizce bölgeyi etkileme kabiliyetine sahip Rusya, Çin, ABD gibi büyük güçlerin Türk dünyasının güvenlik politikası üzerindeki etkisi nedir?
Elbette her üç ülkenin de Türk dünyası üzerinde doğrudan farklı etkileri var. Özellikle Çin ve Rusya, Orta Asya’nın doğrudan komşuları oldukları için daha büyük bir etkiye sahiptir. Çin, “Kuşak ve Yol” projesi aracılığıyla daha fazla yatırım yapmaya çalışıyor. Çin’in Orta Asya’da güvenlik alanında daha yetkin bir varlık göstermesi için artık birçok neden bulunuyor. Rusya zaten Kafkasya ve Orta Asya’da bir etki mekanizmasına sahiptir. Rusya, eğitim desteği açısından Orta Asya ülkelerinin askeri gelişiminde önemli bir rol oynuyor. Rusya’nın da Azerbaycan üzerinde büyük bir etkisi var. Son üç yılda Azerbaycan bazı adımlar atabildi çünkü Rusya’nın yönelimleri değişti. Ancak bu Rusya’nın etkisini kaybettiği anlamına gelmiyor. ABD’nin dünyanın birçok bölgesinde ve ülkesinde etkisi olduğu gibi Türkiye’de de bu etki NATO üzerinden uzun yıllar varlığını sürdürmektedir. Ancak son 8-10 yılda Türkiye’de farklı dinamikler ortaya çıktı. Özellikle Türkiye kendini hızla geliştirmeye devam ediyor. Buna rağmen ABD’nin farklı konular üzerinde de etkisi devam ediyor. Sonuç olarak Amerika, Rusya ve Çin, Türk Dünyası Devletlerini öyle ya da böyle doğrudan etkileme potansiyeline sahiptir. Ancak bu her zaman burada doğrudan etkiye sahip oldukları anlamına gelmiyor. Çünkü onların da farklı konularda daha önemli kaygıları bulunuyor.
Soru 4: Büyük devletlerin kendi askeri ve güvenlik doktrinleri vardır. Aynı zamanda son yıllarda devletler askeri güçlerini artırmak için hava kuvvetlerine ağırlık veriyorlar. Sizce Türk Dünyası Devletleri arasında güvenlik alanında ortak bir doktrin oluşturulabilir mi? Türkiye ile Orta Asya ülkeleri arasında dronlar konusunda anlaşmalar var mı?
Türk Devletleri arasında ihtiyaca göre farklı alanlarda anlaşmalar mevcuttur. Mesela Kazakistan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında askeri teçhizatın transit geçişine ilişkin anlaşma 2024 te yapıldı. Yani böyle farklı antlaşmaları devletler arasında görmek mümkün. Yine de Türk Devletleri Birliği bünyesinde farklı alanları kapsayacak projelerin hayata geçirilmesi için bazı anlaşmaların yapılması mümkündür. Bu tür bir işbirliği askeri alanda da ileri düzeyde mümkün olabilir. Sonuç olarak, ortak askeri girişimler olabilir ancak kısa vadede büyük güvenlik anlaşmaları yapılması mümkün değildir ve buna gerek de yoktur.
Tabii ki insansız hava araçlarıyla ilgili bazı gelişmeler de var. Türkiye ve Kazakistan zaten Kazakistan’da böyle bir drone üretmek için birlikte çalışıyorlardı. Bu açıdan Kazakistan’da her zaman alışveriş ve satın alma var. Özbekistan ve hatta Tacikistan Türkiye’den drone alıyor ve üretim anlamında bazı projeler olabilir. Ama uygulama açısından bazı sıkıntılar var.
Prof. Dr. Sayın Ikboljon Qoraboyev’e i röportaj teklifimizi kabul ettiği için teşekkürlerimizi iletiyoruz.