Yazar: Sümeyra ULUS
1. 15 Mayıs- 21 Mayıs 2025 Arası Süreçte Transatlantik Dengelerde Kırılma Anı
2025 Mayıs ayı, küresel jeopolitik dengeler açısından kritik bir dönüm noktasına işaret etmektedir. 15 Mayıs’ta Ukrayna hükümetinin yaptığı açıklama, yalnızca bölgesel bir güvenlik kaygısı değil, aynı zamanda transatlantik ilişkilerin derinliğine nüfuz eden bir kırılmayı da işaret etti. ABD Başkanı Donald Trump’ın Moskova’ya yönelik yeni yaptırımları askıya alma kararı, Kiev yönetiminin Avrupa Birliği’ne doğrudan çağrıda bulunmasına neden oldu. Ukrayna, başkentlere ‘‘Beyaz Kitap’’ (White Paper) adı altında sunduğu kapsamlı belgeyle, Avrupa’dan daha sert ve eşgüdümlü bir Rusya politikasına geçilmesini talep etti.
Bu belge, yalnızca Rusya-Ukrayna Savaşı’na karşı bir tepki değil; aynı zamanda Avrupa Birliği’nin dış politika alanındaki pasif yapısını dönüştürmeye yönelik stratejik bir meydan okuma niteliği taşıyor. Beyaz kitap; ekonomik yaptırımların genişletilmesi, enerji bağımlılığının kırılması, Batılı şirketlerin etik sorumluluğu, savunma sektörüne yönelik ambargolar gibi çok katmanlı ve bütüncül öneriler içeriyor. Kiev’in bu adımı, Avrupa’nın artık bir tepki aktörü değil, küresel stratejik bir oyuncu olması gerektiği yönünde tarihsel bir çağrıdır.
Trump yönetiminin politika değişikliği, kısa vadeli ekonomik çıkarları önceliklendiren ve askeri angajmandan kaçınan bir dış politika paradigmasına dayanmaktadır. Bu yaklaşım, ABD’nin Soğuk Savaş sonrası inşa ettiği transatlantik güvenlik mimarisinde ciddi bir gedik açmakta; NATO’nun caydırıcılığı ve Avrupa’nın savunma stratejisinde ciddi bir belirsizlik yaratmaktadır. Daha da önemlisi, Washington’un bu geri adımı, Kremlin’in askeri ve ekonomik hamlelerini daha da cesaretlendirme riski taşımaktadır.
15 Mayıs’tan 21 Mayıs’a kadar geçen sürede yaşanan gelişmeler, yalnızca diplomatik bir gerilim hattının derinleşmesiyle sınırlı değildir. Aynı zamanda Avrupa’nın kendi güvenliğini sağlama ve stratejik özerklik kazanma konusunda ne kadar istekli ve hazırlıklı olduğunu test eden bir dönemeçtir. ABD’nin tutumundaki bu dramatik dönüş, Avrupa’ya yalnızca bir sorumluluk değil, aynı zamanda bir liderlik fırsatı da sunmaktadır. Ancak bu fırsat, birlik içindeki stratejik uyum, ekonomik dirençlilik ve siyasi irade ile doğrudan bağlantılıdır.
2. ABD’nin Yaptırımlardan Geri Çekilmesi: Yeni Bir Doktrin mi, Stratejik Geri Adım mı?
ABD Başkanı Donald Trump’ın 15 Mayıs 2025’te Moskova’ya yönelik yeni yaptırımları askıya alma kararı, yalnızca Washington’un dış politikasında yön değişikliğine işaret etmekle kalmadı; aynı zamanda uluslararası güvenlik mimarisinde ciddi bir sarsıntıya neden oldu. Bu karar, Biden yönetimi döneminde inşa edilen ‘‘kolektif caydırıcılık’’ anlayışının sonunu simgeliyor ve ABD’nin uluslararası sorumluluklardan hızla çekildiği yeni bir jeopolitik evrenin önünü açıyor. Trump’ın ‘‘Önce Amerika’’ eksenine yeniden dönüşü, transatlantik sistemin omurgasını oluşturan güvenlik ilkelerini gevşetmekte ve Avrupa’nın savunma mekanizmalarını belirsizliğe sürüklemektedir.
Trump yönetimi, Moskova ile doğrudan çatışmalardan kaçınmayı, ABD ekonomisinin içsel önceliklerine hizmet eden bir dış politika stratejisiyle gerekçelendirmektedir. Ancak bu yaklaşım, yalnızca pragmatik bir ticari çıkar arayışının ötesinde, ABD’nin küresel liderlik rolünden sistematik olarak çekildiği bir stratejik zihniyetin yansımasıdır. Analistler bu durumu, bir ‘‘stratejik gevşeme’’ (strategic relaxation) değil, bir tür ‘‘jeopolitik tükenmişlik sendromu’’ (geopolitical fatigue syndrome) olarak adlandırmaya başlamıştır.
Bu yeni Amerikan duruşu, Avrupa’da yalnızca diplomatik bir boşluk yaratmakla kalmamakta, aynı zamanda güvenlik, enerji ve istihbarat iş birliklerinin temellerini sarsmaktadır. Trump’ın geri adımı, Kremlin’e daha agresif hamleler için stratejik alan açmakta; NATO ittifakı içindeki koordinasyonu zayıflatmakta ve Avrupa’yı kendi başına karar alma mecburiyetine sürüklemektedir.
3. AB’nin Savunma Mimarisinde Yeni Arayışlar: PESCO ve Avrupa Ordusu Tartışmaları
ABD’nin geri çekilme kararı, Avrupa Birliği içinde savunma alanında uzun süredir gündemde olan ama somut ilerleme kaydedilemeyen projeleri tekrar gündeme getirdi. PESCO (Kalıcı Yapılandırılmış İş Birliği) çerçevesinde birçok ülke askeri iş birliği konusunda prensipte uzlaşmış olsa da bu iş birliğinin operasyonel kapasiteye dönüşmesi bugüne dek sınırlı kalmıştır. Ancak 15–21 Mayıs haftasında yaşanan gelişmeler, Avrupa kamuoyunda ve siyasi elitlerde, kendi ordusuna sahip olma fikrini bir lüks değil, zorunluluk olarak tartışmaya açtı.
Almanya Savunma Bakanı’nın yaptığı açıklamada, “Avrupa’nın caydırıcılığı, Washington’un politik kararlılığına bağlı olamaz,” vurgusu dikkat çekti. Bu açıklama, Fransa’nın uzun süredir savunduğu ‘‘Avrupa Ordusu’’ fikrine yeni bir ivme kazandırdı. Ancak bu tür girişimlerin önünde; mali yük paylaşımı, komuta yapısı, operasyonel entegrasyon ve NATO ile koordinasyon gibi ciddi engeller bulunuyor. Yine de artık bu engellerin bir bahane değil, aşılması gereken yapısal sorunlar olarak görülmeye başlandığı bir döneme girildiği açıktır.
4. Ukrayna’nın Beyaz Kitabı: Pasif Avrupa’ya Karşı Aktif Stratejik Zorlama
Trump’ın geri adımının hemen ardından Kiev yönetimi tarafından Avrupa başkentlerine sunulan Beyaz Kitap, sadece bir çağrı metni değil, aynı zamanda bir stratejik yön haritası niteliği taşımaktadır. Bu belge, Avrupa Birliği’ni artık pasif bir güvenlik tüketicisi olmaktan çıkarıp, aktif bir jeopolitik karar vericiye dönüştürmeyi amaçlamaktadır.
Beyaz Kitap, AB’nin mevcut yaptırım rejimlerinin yetersizliğini ortaya koyarak, beş ana stratejik müdahale önerisi sunmaktadır:
- Rus Varlıklarının Dondurulması ve El Konulması: AB ülkelerinde bulunan Rus oligarklara ait lüks mülklerin, şirket hisselerinin ve finansal varlıkların doğrudan kamulaştırılması; böylece Kremlin üzerindeki elit baskısının artırılması.
- Petrol Ambargolarının Genişletilmesi: Özellikle Çin, Hindistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi yaptırımları dolaylı yollardan baypas eden üçüncü ülkelere yönelik ikincil yaptırımların devreye sokulması anlamına gelir. Bu, Rusya’nın küresel enerji gelir akışını kökten kesmeyi hedeflemektedir.
- Enerji Şirketlerine Baskı: Rus doğal gazı ve petrolünden doğrudan fayda sağlayan Avrupa merkezli şirketlerin kamu ihalelerinden men edilmesi, bu şirketlerin davranış kalıplarını değiştirerek Kremlin ile olan ekonomik bağları gevşetme girişimi olarak değerlendirilir.
- Yaptırımların Koordinasyonu: Üye ülkeler arasındaki yaptırım farklarının ortadan kaldırılarak, AB içinde yekpare bir yaptırım politikası oluşturulması öngörülür. Farklılaştırılmış yaklaşımların Moskova tarafından bir ‘açık kapı’ olarak kullanıldığına dikkat çekiliyor.
- Batılı Şirketlere Sorumluluk Yüklenmesi: Rusya’daki ticari operasyonlarını sürdürmeye devam eden Batılı şirketlerin AB içinde cezai ve vergisel yaptırımlarla karşı karşıya bırakılması durumudur. Burada amaç, özel sektör eliyle dolaylı Kremlin finansmanını engellemektir.
Bu öneriler, Ukrayna’nın artık AB’yi bir dayanışma aktörü olarak değil, jeopolitik eylem oyuncusu olarak görmeye başladığını açıkça göstermektedir. Kiev’in mesajı nettir: ‘‘Avrupa ya bu mücadelede kendi rolünü üstlenir ya da transatlantik düzlemde yaşanacak kırılmanın bedelini stratejik yalnızlıkla öder.’’
5. Avrupa’nın Hazırlık Durumu: Stratejik Ayrışma mı, Tarihsel Sorumluluk mu?
Ukrayna’nın çağrısına Avrupa’nın verdiği yanıt, birlik içindeki yapısal kırılganlıkları ve stratejik koordinasyondaki eksiklikleri bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Baltık ülkeleri, Polonya ve Çekya gibi Rus tehdidini doğrudan hisseden ülkeler, Kiev’in önerilerine güçlü destek verirken; Almanya, Fransa ve Macaristan gibi ülkeler, daha temkinli ve ekonomik maliyet odaklı bir yaklaşımı benimsiyor.
Özellikle Almanya, enerji sektöründeki tarihsel bağımlılığı nedeniyle sert yaptırımlara karşı çekingen davranmaktadır. Berlin, bir yandan Kuzey Akım boru hatlarının ardından yaşadığı ekonomik şoktan kurtulmaya çalışırken, diğer yandan sanayisini ayakta tutmak için ucuz enerji arayışını sürdürüyor. Fransa ise geleneksel diplomatik angajman stratejisini sürdürerek, yaptırımların daha fazla tırmanmasının Moskova ile diyalog kanallarını kapatacağı görüşünde ısrarcı davranıyor.
Macaristan ise Putin rejimiyle kurduğu doğrudan ilişkiler nedeniyle adeta AB içinde Moskova’nın ‘‘arka kapısı’’ olarak eleştirilmektedir. Bu tablo, Avrupa Birliği’nin halen stratejik özerklik ve ortak güvenlik konsepti oluşturmakta ciddi zorluklar yaşadığını ve Trump sonrası dönemde de ABD’ye olan bağımlılıktan tamamen kurtulamadığını ortaya koymaktadır. Ancak ABD’nin jeopolitik alandan çekilmeye başlaması, AB için artık bu eksiklikleri tolere edebileceği bir konfor alanı bırakmamaktadır.
Transatlantik çatlağın derinleşmesi yalnızca Avrupa ve ABD’yi değil; Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika gibi yükselen güçlerin dış politika pozisyonlarını da etkilemektedir. Özellikle Moskova’ya uygulanan yaptırımlara karşı temkinli duran bu ülkeler, Batı bloğunun iç uyumsuzluğunu stratejik fırsat olarak görmektedir.
Çin ise Avrupa içindeki ayrışmayı dikkatle gözlemlemekte ve bunu hem ekonomik nüfuzunu artırmak hem de Rusya’yı daha fazla desteklemek için kullanmaktadır. Pekin, AB’nin stratejik özerklik tartışmalarında ABD’ye mesafe koyduğu her anı, ‘‘çok kutuplu dünya düzeni’’ retoriğine meşruiyet kazandırmak için kullanıyor. Bu bağlamda, 2025 Mayıs süreci sadece transatlantik ilişkileri değil; küresel kutuplaşmayı da yeniden şekillendiren bir katalizör olarak değerlendirilebilir.
5.1. Almanya-Fransa İttifakının Geleceği: Yüksek İhtilaf, Düşük Uyum
Avrupa Birliği’nin dış politika refleksleri üzerinde en etkili iki aktör olan Almanya ve Fransa arasındaki stratejik öncelik farkı, 15–21 Mayıs sürecinde yeniden su yüzüne çıktı. Almanya, ekonomik bağımlılıkları ve enerji güvenliği nedeniyle temkinli davranırken; Fransa daha agresif ve savunma odaklı bir çizgi izlemeye eğilimli.
Bu farklılık, AB’nin kriz zamanlarında ortak refleks geliştirme kapasitesini sekteye uğratıyor. Özellikle Almanya’nın ‘‘stratejik sabır’’, Fransa’nın ise ‘‘stratejik cesaret’’ politikaları, karar alma mekanizmalarında zaman kaybına yol açmaktadır. 2025 yılı itibariyle bu iki ülkenin AB liderliğini birlikte taşıma yetenekleri, sadece siyasi karizmalarına değil; iç kamuoylarının yönelimi ve sanayi-politika dengelerine de bağlı hale gelmiştir.
5.2. NATO’nun Geleceği: Çok Katmanlı Güvenlik Mimarisine Doğru mu?
ABD’nin yaptırımlardan çekilmesi ve NATO içindeki liderlik rolünü gevşetmesi, ittifak içinde ciddi bir kimlik tartışmasını tetikledi. Özellikle Baltık ülkeleri ve Polonya gibi ülkeler Rus tehdidi altında olduğu iddia ederek ABD’ye olan bağımlılığın azaltılması gerektiği görüşünde birleşiyor.
Bu süreç, NATO’nun klasik ‘‘ek lider, çok ortak’’ modelinden çıkıp ‘‘çok merkezli, eşit sorumluluk’’ bir yapıya evrilmesi gerekliliğini gündeme getirdi. Bu da sadece askeri değil; teknolojik, ekonomik ve istihbarat alanlarında da yeni iş birliği formatlarının oluşturulmasını zorunlu kılıyor. 2025 Mayıs’ında yaşananlar, NATO’nun kurumsal dönüşümünü tetikleyebilecek bir eşik olarak tarihe geçebilir.
5.3. İngiltere ve Avrupa Birliği’nin Rolü: Stratejik Tutarlılık mı, Tepkisel Uyarlama mı?
ABD’nin Rusya’ya yönelik yeni yaptırımlardan geri çekildiği 15 Mayıs 2025 sürecinin hemen öncesinde, 14 Mayıs’ta Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği Komisyonu tarafından açıklanan yeni yaptırım paketi, Washington’un kararına karşı bir tür ‘‘önleyici dengeleme’’ girişimi olarak okunmalıdır. Bu yaptırımlar kapsamında; Rusya Merkez Bankası’na ait yurt dışı varlıkların dondurulması, kritik teknoloji şirketlerine yönelik erişim kısıtlamaları ve Rus savunma sanayiiyle ilişkili ürünlerin ihracatına getirilen kontrol mekanizmaları öne çıkmaktadır.
Her ne kadar bu önlemler Kiev tarafından ‘‘gecikmiş ama kararlı’’ adımlar olarak nitelendirilmiş olsa da analistler bu gelişmeleri iki yönlü değerlendirmektedir:
1. Sembolik İrade Gösterisi: İngiltere ve AB Komisyonu’nun eş zamanlı açıklamaları, Trump yönetiminin yarattığı jeopolitik boşluğun hemen fark edildiğini ve Batı içindeki bazı aktörlerin stratejik sorumluluk üstlenmeye çalıştığını ortaya koymaktadır. Özellikle Brexit sonrası küresel etkisini yeniden tanımlamaya çalışan Birleşik Krallık için bu yaptırımlar, post-imparatorluk dış politikasının yeniden şekillendirilmesinde önemli bir vitrin işlevi görmektedir.
2. Operasyonel Etkinsizlik Riski: Ancak Washington’un yaptırımlar zincirinden çekilmesi, bu önlemlerin pratik etkisini sınırlamaktadır. ABD’nin küresel finans sistemindeki belirleyici rolü düşünüldüğünde, Londra ve Brüksel’in tek başına attığı adımların Moskova üzerinde uzun vadeli baskı yaratması zordur. Özellikle dolar bazlı işlemlere erişim, küresel teknoloji transferi rejimlerinin denetimi ve SWIFT gibi finansal sistem altyapılarına erişim kısıtlamaları olmaksızın, Rusya’nın yaptırımları çevreleme kapasitesi oldukça yüksektir.
Bu noktada İngiltere’nin rolü ayrı bir değerlendirmeyi hak etmektedir. Londra, ABD dışındaki en büyük finans merkezi olarak, özellikle oligarklara ait varlıkların ve Shell Company ağlarının merkezlerinden biri konumundadır. Ancak bu alanlarda alınacak önlemler yalnızca siyasi değil, aynı zamanda finansal sermaye akışlarını da etkileyebileceğinden, İngiltere’nin siyasi iradesi ile ekonomik çıkarları arasında denge kurması gerekecektir.
Avrupa Komisyonu ise bu süreçte, ilk kez dış politika araçlarını ekonomik yaptırımlar yoluyla etkin biçimde kullanmaya çalışmakta; ancak üye devletlerin çıkar çatışmaları nedeniyle karar alma mekanizmasında ciddi sürtünmeler yaşanmaktadır. Bu da AB’nin stratejik özerklik hedefini sadece beyan düzeyinde bırakan bir başka açmazı ortaya koymaktadır.
Sonuç: Yüklenilen Bir Sorumluluk mu, Kaçınılmaz Bir Zorunluluk mu?
15–21 Mayıs 2025 tarihleri arasında yaşanan gelişmeler, klasik müttefiklik ilişkilerinin artık değişen dinamiklerle şekillendiğini net biçimde göstermektedir. ABD’nin stratejik geri çekilişi, yalnızca Ukrayna’yı değil; Avrupa’nın kendi kaderini tayin etme kapasitesini de doğrudan sınamaktadır. Kiev’in sunduğu Beyaz Kitap, AB için bir çağrıdan öte, tarihsel bir sorumluluk manifestosudur.
Trump yönetiminin Rusya’ya karşı yaptırımları askıya alması, bu süreci hızlandıran dışsal bir tetikleyici olmuştur. Ancak bu tetikleyicinin ötesinde, Avrupa’nın zaten uzun süredir kendi güvenlik mimarisini yeniden kurgulama ihtiyacı ortadadır. Ukrayna’nın çağrısı, yalnızca Rusya’ya karşı alınacak önlemlerle sınırlı kalmamış; Avrupa’nın kendi iç siyasi bütünlüğü, stratejik koordinasyon kapasitesi ve jeopolitik vizyonunun derinliğini de sorgulatmıştır.
Bugün AB’nin önünde üç temel zorluk bulunmaktadır:
- Karar Alma Hızı ve Eşgüdüm Eksikliği: AB Konseyi ve Komisyonu’nun dış politika ve yaptırımlar gibi hassas konularda oybirliği ile karar alma zorunluluğu, Moskova gibi dinamik tehditlere karşı etkili ve hızlı tepki verilmesini engellemektedir.
- Stratejik Farklılıklar: Baltık ülkeleri, Polonya ve İskandinav ülkeleri daha sert yaptırımları savunurken; Almanya, Fransa ve Macaristan gibi ülkeler, enerji bağımlılığı ve iç kamuoyunun tepkileri nedeniyle daha ölçülü bir yaklaşımı tercih etmektedir. Bu, birlik içinde bir stratejik çalkantıya neden olmaktadır.
- Güvenlikte NATO’ya Aşırı Bağımlılık: ABD’nin caydırıcı gücü olmaksızın NATO’nun güvenlik şemsiyesi zayıflamaktadır. AB henüz bu boşluğu dolduracak askeri kapasiteye ve komuta kontrol altyapısına sahip değildir.
Ukrayna’nın Beyaz Kitabı, işte bu üç kırılgan noktaya doğrudan temas ederek AB’yi radikal kararlar almaya çağırmaktadır. Bu bağlamda, Avrupa Birliği ya bu çağrıya yanıt verecek, yeni bir güvenlik ve dış politika paradigması inşa edecek ya da sistemik kırılganlıklarını görmezden gelerek stratejik etkisizliğe mahkûm olacaktır.
Bu belge, Brüksel’i sadece siyasi bir birlik olarak değil, aynı zamanda etkin karar alabilen, yaptırım uygulayabilen ve krizleri öngörüp yönetebilen bir küresel aktör olarak pozisyon almaya zorlamaktadır. Bu sorumluluk, sadece Rusya’yı dengeleme meselesi değil; Avrupa’nın 21. yüzyıldaki küresel aktörlüğünü tanımlama mücadelesidir. Bugün Brüksel’in vereceği kararlar, sadece Donetsk’in ya da Luhansk’ın değil, Avrupa’nın Berlin’den Lizbon’a kadar olan tüm jeopolitik geleceğini belirleyecektir.
Sonuç olarak, 15–21 Mayıs 2025 süreci yalnızca bir diplomatik gelişmeler zinciri değil, aynı zamanda Avrupa’nın gelecek 30 yılını belirleyecek bir jeopolitik eşiğe dönüşmüştür. ABD’nin küresel liderlikten çekilmesiyle oluşan boşlukta Avrupa’nın nasıl bir tutum alacağı, Ukrayna’nın bağımsızlık mücadelesinin ötesinde, Avrupa kıtasının barış, güvenlik ve stratejik istikrarını doğrudan ilgilendirmektedir.
Peki Avrupa, tarihsel yükümlülüğünü üstlenerek kendi güvenliğini ve jeopolitik kimliğini inşa edebilecek mi? Yoksa yeni yüzyılın ilk büyük sınavında, gecikmiş reflekslerle pasif bir aktör olarak mı kalacak? Bu soruların cevabını yalnızca zaman değil, Avrupa’nın cesareti, siyasi birliği ve stratejik vizyonu da belirleyecek. Bu vizyon, sadece diplomatik bildirilerde değil; enerji kararlarında, savunma bütçelerinde, şirket yaptırımlarında ve en önemlisi, siyasi iradede gizlidir. Tarih, bazen kısa bir haftalık dönemde, onlarca yılın yönünü tayin edebilir. Ancak bu yön, Avrupa’nın bugün sergileyeceği duruşla kesinlik kazanacaktır.
Kaynakça
[1] Aitken, Peter. “Donald Trump Announces Call With Vladimir Putin to End ‘Bloodbath’”. Newsweek, 17 May 2025, https://www.newsweek.com/donald-trump-announces-call-vladimir-putin-end-bloodbath-2073645, Erişim Tarihi: 21 Mayıs 2025.
[2] Balmforth, Tom, Andreas Rinke, and John Irish. “Trump-Putin call on war in Ukraine is another blow to Kyiv and its allies.” Reuters, 21 May 2025, https://www.reuters.com/business/finance/trump-putin-call-war-ukraine-is-another-blow-kyiv-its-allies-2025-05-20/, Erişim Tarihi: 21 Mayıs 2025.
[3] Balmforth, Tom. “Exclusive: Ukraine to Ask EU to Lead on Russia Sanctions as US Wavers.” U.S. News & World Report, 21 May 2025, https://www.usnews.com/news/world/articles/2025-05-21/exclusive-ukraine-to-ask-eu-to-lead-on-russia-sanctions-as-us-wavers, Erişim Tarihi: 21 Mayıs 2025.
[4] Balmforth, Tom. “Ukraine pitches tougher Russia sanctions plan to EU as US wavers.” Reuters, 21 May 2025, https://www.reuters.com/world/europe/ukraine-ask-eu-lead-russia-sanctions-us-wavers-2025-05-21/, Erişim Tarihi: 21 Mayıs 2025.
[5] Balmforth, Tom. “Ukraine to Ask EU to Lead on Russia Sanctions as US Wavers.” Hindustan Times, 21 May 2025, https://www.hindustantimes.com/world-news/us-news/ukraine-to-ask-eu-to-lead-on-russia-sanctions-as-us-wavers-101747814327026.html, Erişim Tarihi: 21 Mayıs 2025.
[6] Biederbeck, Max. “Ukrainekrieg: Macht euch frei von Trump!” WirtschaftsWoche, 20 May 2025, https://www.wiwo.de/politik/ausland/ukrainekrieg-macht-euch-frei-von-trump/100129518.html, Erişim Tarihi: 21 Mayıs 2025.
[7] CBS News. “Ukraine’s Zelenskyy meets with U.S. officials, European leaders ahead of Trump-Putin call.” 18 May 2025, https://www.cbsnews.com/news/ukraine-russia-zelenskyy-rome-vance-pope-vatican-rubio-trump-putin-meeting/, Erişim Tarihi: 21 Mayıs 2025.
[8] Goffart, Daniel. “Ukraine-Krieg: Nach Telefonat mit Putin: Trump kündigt Ukraine-Gespräch an.” Wirtschafts Woche, 20 May 2025, https://www.wiwo.de/politik/ausland/ukraine-krieg-nach-telefonat-mit-putin-trump-kuendigt-ukraine-gespraech-an/100129274.html, Erişim Tarihi: 21 Mayıs 2025.
[9] Kerl, Christian. “Trump-Telefonat mit Putin alarmiert EU – wird die Ukraine im Stich gelassen?” Morgenpost, 21 May 2025, https://www.morgenpost.de/politik/article409063840/laesst-trump-die-ukraine-jetzt-im-stich-europa-unter-druck.html, Erişim Tarihi: 21 Mayıs 2025.
[10] Rankin, Jennifer. “European unity against Putin in peril if Trump moves to ease sanctions” The Guardian, 21 May 2025, https://www.theguardian.com/world/2025/may/21/european-unity-against-putin-will-be-in-peril-if-trump-moves-to-ease-sanctions, Erişim Tarihi: 21 Mayıs 2025.
[11] Reuters. “Russland-Sanktionen: Ukraine fordert harten Kurs nach Trump-Rückzug.” T-Online, 21 May 2025, https://www.t-online.de/nachrichten/ukraine/id_100733190/russland-sanktionen-ukraine-fordert-harten-kurs-nach-trump-rueckzug.html, Erişim Tarihi: 21 Mayıs 2025.
[12] Reuters. “Ukraine Pushes EU for Stricter Russia Sanctions as US Hesitates.” Daily Sabah, 21 May 2025, https://www.dailysabah.com/world/europe/ukraine-pushes-eu-for-stricter-russia-sanctions-as-us-hesitates, Erişim Tarihi: 21 Mayıs 2025.
[13] Shirreff, Richard, and Stefanie Babst. “Trump’s Negotiations with Putin Mean Europe Needs to Reset NATO and Prepare for a Second Cold War.” The Independent, 20 May 2025, https://www.independent.co.uk/news/world/europe/ukraine-russia-europe-cold-war-trump-putin-b2754382.html, Erişim Tarihi: 21 Mayıs 2025.
[14] Stezhensky, Alex. “Ukraine urges EU to seize Russian assets, sanction oil buyers as U.S. backs off pressure.” The New Voice of Ukraine, 21 May 2025, https://english.nv.ua/nation/ukraine-urges-eu-to-seize-russian-assets-sanction-oil-buyers-as-u-s-backs-off-pressure-50515727.html, Erişim Tarihi: 21 Mayıs 2025.
[15] Stezhensky, Alex. “Trump claims Ukraine-Russia talks set to begin after two-hour call with Putin.” The New Voice of Ukraine, 21 May 2025, https://english.nv.ua/business/trump-claims-ukraine-russia-talks-set-to-begin-after-two-hour-call-with-putin-50515661.html, Erişim Tarihi: 21 Mayıs 2025.
[16] The Kyiv Independent. “Ukraine war latest: ‘Russia is trying to buy time to continue the war’ – Zelensky says after Putin-Trump call.” 21 May 2025, https://kyivindependent.com/ukraine-war-latest-80/, Erişim Tarihi: 21 Mayıs 2025.