Yazar: Sümeyra ULUS
Kanada’nın F-35 savaş uçağı alımı, yalnızca askeri modernizasyonun bir parçası değil, aynı zamanda ülkenin jeopolitik duruşunu, ittifaklarını ve dış politikasını doğrudan etkileyen stratejik bir meseledir. 2023 yılında 88 adet F-35A satın alınması yönündeki karar, eskiyen CF-18 filosunun yerini almak ve ülkenin hava savunma kapasitesini artırmak amacıyla verilmişti. Ancak 2025’e gelindiğinde, bu alım süreci yalnızca teknik ve ekonomik değil; aynı zamanda politik ve diplomatik krizlerle iç içe geçmiş durumda. Kanada Başbakanı Mark Carney ve ABD Başkanı Donald Trump, 6 Mayıs 2025’te Beyaz Saray’da bir araya geldi. Trump’ın Kanada üzerindeki popülist ve müdahaleci söylemleri, ekonomik baskı politikaları ve ‘‘51. Eyalet’’ gibi sembolik ancak Kanada yönetimini rahatsız edici açıklamaları, Kanada kamuoyunda ve politikacılar arasında ciddi endişelere neden oldu.
Kanada’nın F-35 programına katılımı, başlangıçta küresel ölçekte yüksek teknolojiye erişim ve NATO ile tam uyumluluk sağlamak amacıyla mantıklı bir adım olarak görülmüştü. Ancak zamanla ortaya çıkan maliyet artışları, teknoloji transferine dair belirsizlikler ve siyasi müdahalelere açık doğası, programı Kanada açısından tartışmalı hale getirdi. 2020’li yılların ortasında, savunma politikalarının yalnızca askeri değil; aynı zamanda diplomatik, ekonomik ve ideolojik boyutlarıyla ele alınması gerektiği gerçeği daha da görünür hale geldi.
ABD-Kanada Gerilimi: F-35 Krizinin Arka Planı
a)-Trump Dönemi ve Siyasi Gerilimler
ABD Başkanı Donald Trump ve Kanada Başbakanı Mark Carney, Oval Ofis’te bir araya gelerek iki ülke arasındaki diplomatik ve ekonomik ilişkileri görüştü. Trump’ın Kanada mallarına yönelik tarifeleri ve ‘‘51. Eyalet’’ söylemi bu görüşmeye damgasını vurdu. Bu tür açıklamalar, sadece ekonomik bir tehdit değil; aynı zamanda Kanada’nın ulusal egemenliğine yönelik sembolik saldırılar olarak yorumlandı.
Trump, Kanada’nın ABD’ye katılmasını istediğini dile getirse de bu konunun resmi bir tartışma olmadığını belirtti. Carney ise Kanada’nın ‘‘satılık olmadığını’’ ifade etti. Trump yönetimi, Kanada’nın ABD ile olan askeri iş birliğini artırmasını ve NATO içindeki rolünü güçlendirmesini istiyor. Ancak, Kanada’nın bağımsız savunma politikaları geliştirme çabaları, Washington’un stratejik çıkarlarıyla çelişmektedir.
Bu gerilimler, Kanada’nın NATO içindeki işlevselliğini tartışmaya açmasa da ittifak içerisindeki bağımsız karar alma kapasitesini sınırlandırmaktadır. Özellikle askeri teknolojinin ve bakım altyapısının ABD merkezli olması, Kanada’nın operasyonel esnekliğini zayıflatmaktadır.
b)-ABD Askeri Yasaları ve F-35’in Teknik Kısıtları
ABD’nin askeri satışı yöneten yasalarına göre, milli güvenlik gerekçesiyle teknik destek kesilebilir. F-35’in bakım ve onarım süreçleri büyük ölçüde ABD merkezli tesislere bağlı olduğu için, bu tür bir yaptırım Kanada’nın hava kuvvetlerini ciddi biçimde etkileyebilir.
Ayrıca, yazılım güncellemelerinin yalnızca ABD tarafından yapılabilmesi, Kanada’nın kriz anlarında bağımsız hareket kabiliyetini önemli ölçüde sınırlamaktadır. Kanada Savunma Bakanlığı, bu konuya dair teknik bağımsızlık sağlamak adına yeni siber altyapı projeleri ve yazılım geliştirme programlarına yönelmiş durumdadır.
ABD’nin askeri satışlarını düzenleyen yasalar, müttefik ülkelerin satın aldığı savunma sistemleri üzerinde belirli kısıtlamalar getirmektedir. Uluslararası Silah Ticareti Düzenlemeleri (ITAR) ve Amerika’nın Düşmanlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) gibi yasal düzenlemeler, ABD’nin F-35 savaş uçakları üzerindeki teknik kontrol mekanizmalarını şekillendiren kritik unsurlardır. Kanada’nın F-35 programına dahil olması, bu yasalar nedeniyle teknik bağımsızlığını sorgulayan bir duruma dönüşmüştür. Özellikle yazılım güncellemeleri, bakım süreçleri ve operasyonel verilerin ABD tarafından yönetilmesi, Kanada’nın kriz anlarında bağımsız hareket edebilme yeteneğini ciddi şekilde sınırlayabilir.
F-35 savaş uçaklarının ALIS (Otonom Lojistik Bilgi Sistemi) ve ODIN (Operasyonel Veri Entegrasyon Ağı) gibi ABD merkezli sistemler aracılığıyla yönetildiği bilinmektedir. Bu sistemler, uçakların bakım ve operasyonel durumlarını sürekli olarak ABD Savunma Bakanlığı ile paylaşmaktadır. Kanada gibi müttefik ülkelerin bu sistemlere bağımsız erişimi olmadığı için, ABD’nin yazılım güncellemelerini veya veri erişim izinlerini sınırlandırması durumunda, uçakların operasyonel kapasitesi ciddi şekilde etkilenebilir. Kill switch (öldürme anahtarı) mekanizması iddiaları, ABD’nin F-35 savaş uçaklarını uzaktan devre dışı bırakabileceğini öne sürmektedir. ABD’li savunma yetkilileri, bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirtse de F-35’in operasyonel sistemleri üzerindeki teknik kontrolün Washington’un elinde olduğu gerçeği inkâr edilemez.
F-35’in bakım ve yedek parça süreçleri de büyük ölçüde ABD merkezli tesislere bağımlıdır. Kanada’nın bu uçakları bağımsız olarak tamir etmesi veya kritik bileşenleri üretmesi mümkün değildir. Teknik destek, yedek parça temini ve yazılım güncellemeleri gibi hayati unsurlar yalnızca ABD tarafından sağlanmaktadır. Bu durum, Kanada’nın kendi savunma politikalarını bağımsız bir şekilde belirlemesini zorlaştırmaktadır. Eğer ABD, F-35’in teknik destek sürecini askıya alırsa, Kanada’nın hava kuvvetleri ciddi şekilde operasyonel zorluklarla karşı karşıya kalabilir.
Kanada Savunma Bakanlığı, ABD’ye olan teknik bağımlılığı azaltmak amacıyla çeşitli girişimler yürütmektedir. Yerel siber altyapı projeleri ve yazılım geliştirme programları sayesinde, Kanada F-35 uçaklarının operasyonel verilerini bağımsız olarak yönetmeyi hedeflemektedir. Bunun yanı sıra, Eurofighter Typhoon, Dassault Rafale ve Saab Gripen E gibi alternatif savaş uçağı seçenekleri üzerinde değerlendirmeler yapılmaktadır. Gripen E, özellikle yazılım güncellemeleri ve bakım süreçleri açısından bağımsız bir seçenek olarak öne çıkmaktadır. Ancak, NATO operasyonları açısından F-35’in sunduğu ağ destekli savaş kabiliyeti, alternatif uçakların sağlayamayacağı bir avantajdır.
Kanada Hükümetinin F-35’e Bakışı: Stratejik Zorluklar ve Güvenlik Endişeleri
Trump’ın Kanada’yı ‘‘51. eyalet’’ olarak nitelendirmesi ve ekonomik baskı politikaları, Ottawa’nın F-35 programını yeniden değerlendirmesine neden oldu. Kanada hükümeti, F-35 savaş uçaklarının ülkenin hava kuvvetleri için en iyi seçenek olduğunu kabul ederken, ABD’ye olan bağımlılığın uzun vadede stratejik özerklik açısından riskler barındırdığını değerlendiriyor. Kanada Savunma Bakanı Bill Blair, yaptığı açıklamada, “Başbakan, bu konuları incelememi ve özellikle savaş uçaklarının montajının Kanada’da gerçekleştirilme imkanlarının mevcut olduğu alternatif seçenekler için görüşmeler yapmamı istedi” diyerek, ülkenin savunma stratejisini gözden geçirdiğini belirtti.
Kanada’nın nihai kararı, yalnızca askeri değil, aynı zamanda ekonomik ve diplomatik dengeleri de şekillendirecek. Ottawa, ABD ile savunma iş birliğini sürdürmek isterken, teknik bağımsızlığın ülkenin ulusal güvenliği üzerindeki etkilerini göz ardı etmemeye çalışıyor.
Kanada’nın Güvenlik Stratejisinde Yeni Bir Paradigma Mümkün mü?
F-35 meselesi, Kanada’nın yalnızca bir savaş uçağı tercihi değil, aynı zamanda uzun vadeli güvenlik stratejisinin hangi eksende şekilleneceği sorusunu da beraberinde getiriyor. Günümüz uluslararası ilişkiler dinamiğinde savunma sistemleri, bir ülkenin dış politikası, ekonomik ilişkileri ve teknoloji politikalarıyla iç içe geçmiş durumda. Bu bağlamda, Kanada’nın güvenlik stratejisinin ABD’ye tam bağımlı bir model mi yoksa daha özerk, çok kutuplu bir dünya düzenine entegre bir model mi olacağı kritik bir tartışma konusudur.
Kanada için yeni bir güvenlik paradigması inşa etmek hem kısa vadeli hem de uzun vadeli planlamaları gerektirir. Kısa vadede NATO uyumunu koruyarak güvenlik açıklarını kapatmak, uzun vadede ise teknoloji transferi, yerli savunma sanayi yatırımları ve müttefik çeşitlendirmesi ile bağımsızlık kapasitesini artırmak mümkündür. Ancak bu stratejik geçişin başarılı olabilmesi için politik kararlılık, halk desteği ve sürdürülebilir finansman gibi faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Bununla birlikte, Kanada’nın mevcut dış politika anlayışı, sıklıkla ABD politikalarıyla paralellik gösterdiği için, bu özerklik arayışı yalnızca askeri değil; aynı zamanda diplomatik bir dönüşümü de gerekli kılmaktadır. Savunma sanayisinde Avrupa ülkeleriyle daha fazla iş birliği yapılması, Hindistan ve Japonya gibi yükselen güçlerle stratejik ortaklıklar kurulması ve Güneydoğu Asya’daki güvenlik iş birliklerine daha aktif katılım, bu yeni paradigmanın taşıyıcı kolonları olabilir.
Kanada ayrıca Kuzey Kutbu’ndaki stratejik varlığını güçlendirme konusunda da daha proaktif bir politika geliştirmelidir. Rusya’nın bölgedeki askeri faaliyetleri ve Çin’in kutup politikaları göz önünde bulundurulduğunda, bu bölge Kanada’nın ulusal güvenliği açısından giderek daha büyük önem taşımaktadır. F-35 veya alternatif bir platformun bu bağlamda nasıl entegre edileceği, ülkenin bütüncül savunma yaklaşımı açısından değerlendirilmelidir.
Yerli üretim ve teknoloji geliştirme yalnızca ekonomik bağımsızlık değil; aynı zamanda kriz anlarında karar alma süreçlerinde esneklik sağlar. Pandemi döneminde yaşanan tedarik zinciri sorunları, askeri alandaki dışa bağımlılığın da benzer krizlere yol açabileceğini göstermiştir. Bu bağlamda Kanada’nın yazılım, radar sistemleri, motor teknolojisi ve simülasyon altyapılarını yerli kaynaklarla güçlendirmesi, yeni güvenlik paradigmasının temel taşı olacaktır.
Kanada, F-35 gibi programlarda yer alarak küresel askeri endüstriye entegre olabilir; ancak bu entegrasyonun getirdiği bağımlılıklar doğru yönetilmediği takdirde, ulusal çıkarlarla çelişen sonuçlara yol açabilir. Yeni güvenlik paradigması, işte bu ince dengeyi kurmayı hedeflemelidir.
1. Kanada’nın Stratejik İkilemi: Teknoloji ve Egemenlik Arasında
F-35 uçakları, gelişmiş radar gizliliği, sensör füzyonu ve ağ merkezli savaş kabiliyetleri ile çağının ötesinde bir savaş platformu olarak değerlendirilmektedir. Ancak bu teknolojik üstünlük, aynı zamanda ciddi bir bağımlılık ilişkisini de beraberinde getirmektedir. F-35’in operasyonel kapasitesi, yazılım tabanlı güncellemelerle sürekli yenilenmekte ve bu da Kanada’nın kendi iradesi dışında dışsal müdahalelere açık bir savunma sistemine sahip olması anlamına gelmektedir.
Bu ikilem, yalnızca teknik değil; aynı zamanda siyasi bir tartışmaları da beraberinde getirmektedir; Kanada, güvenliğini sağlarken ne kadar bağımsız olmalı? Hangi teknolojilere erişim için hangi egemenlik tavizleri verilebilir? Ve uzun vadede kendi ulusal kapasitesini ne ölçüde geliştirebilir?
2. Savunma Sanayii Yatırımları ve Yerli Üretim Potansiyeli
Kanada’nın savunma stratejisi, yıllar boyunca büyük ölçüde ithalata dayalı olmuş, yerli üretim ve teknoloji geliştirme alanında sınırlı kapasiteyle ilerlemiştir. Ancak F-35 krizi, bu bağımlılığın ne denli kırılgan bir durum yarattığını ortaya koymuştur. Bu bağlamda, yerli savunma sanayii kapasitesinin artırılması, yazılım mühendisliği, elektronik harp sistemleri ve bakım-onarım altyapılarının güçlendirilmesi, ulusal güvenlik için vazgeçilmez hale gelmiştir.
İleriye dönük olarak, Kanada’nın AR-GE yatırımlarını artırması, üniversiteler ile savunma sanayii arasında köprü kurması ve dışa bağımlı olmayan bir askeri tedarik zinciri inşa etmesi, stratejik özerklik hedefinin temelini oluşturabilir. Ayrıca Avustralya, Norveç ve İsrail gibi F-35 kullanıcı ülkelerle iş birliği imkanları da değerlendirilebilir.
3. Alternatifler: Avrupa Uçakları ve Altıncı Nesil Projeler
F-35’e alternatif olarak öne çıkan savaş uçakları arasında Fransız Dassault Rafale, Eurofighter Typhoon ve İsveçli Saab Gripen E bulunmaktadır. Rafale, gelişmiş hava-hava ve hava-yer kabiliyetleri ile dikkat çekerken, Typhoon çok uluslu üretimi sayesinde lojistik avantajlar sunmaktadır. Saab Gripen E ise düşük operasyon maliyeti ve gelişmiş elektronik harp sistemleri ile öne çıkmaktadır.
Ancak bu uçaklar, F-35’in sunduğu tam entegre NATO uyumluluğuna ve sensör füzyonuna sahip değildir. Bu nedenle, Kanada’nın bu alternatiflere yönelmesi durumunda ittifak içindeki operasyonel uyumlulukta azalma yaşanabilir. Ayrıca, Avrupa merkezli altıncı nesil savaş uçağı projeleri olan FCAS (Future Combat Air System) ve Tempest gibi girişimler henüz geliştirme aşamasındadır ve 2035’ten önce operasyonel hale gelmeleri beklenmemektedir.
4. NATO Bağlamında Konumlanma: Müttefiklerle Uyum ve Ayrışma
Kanada’nın F-35 programında kalmaya devam etmesi, NATO içindeki konumunu da doğrudan etkilemektedir. ABD’nin baskın pozisyonu ve F-35’in NATO’nun hava kuvvetleri altyapısındaki merkezi rolü göz önüne alındığında, Kanada’nın programdan ayrılması operasyonel kabiliyetlerde uyumsuzluk yaratabilir. Bu durum, Kanada’nın kolektif savunma yükümlülüklerini yerine getirmede zafiyet oluşturabilir.
Bununla birlikte, Kanada’nın daha bağımsız bir savunma politikası izleme yönünde atacağı adımlar, ülkeyi sadece teknik değil, diplomatik ve ekonomik anlamda da yeni fırsatlar ve risklerle karşı karşıya getirecektir. Avrupa ülkeleriyle ortak üretim, teknoloji transferi ve yerel üretim kabiliyeti gibi konular, Kanada’nın stratejik özerkliğini artırabilir.
Gelecek Senaryoları ve Stratejik Tavsiyeler
F-35 Programında Kalmak ve ABD ile Uzlaşma: Bu senaryo, kısa vadede teknolojik üstünlük ve NATO uyumluluğu sağlar. Ancak, Kanada’nın savunma politikası Washington’un stratejik çıkarlarına entegre olmaya devam eder.
Avrupa Alternatiflerine Yönelmek: Orta vadede stratejik özerklik sağlar. Ancak, NATO’nun hava operasyonları büyük ölçüde F-35’e entegre olduğu için geçiş süreci Kanada’nın müttefikleriyle uyumluluğunu zorlaştırabilir. Avrupa merkezli altıncı nesil savaş uçağı projeleri, uzun vadede çözüm sunabilir ancak tamamlanmaları 2035’e kadar sürebilir.
Hibrit Yaklaşım: Hibrit bir yaklaşım, kısa vadede F-35 programında kalmayı, ancak eş zamanlı olarak yerel bakım tesisleri kurmayı, Avrupa ile ortak projeler geliştirmeyi ve alternatif uçaklara yönelik hazırlık planları oluşturmayı mümkün kılabilir. Kanada’nın NATO uyumluluğunu korurken teknik bağımsızlığını artırması, uzun vadeli güvenlik stratejisi açısından kritik önem taşıyor. Yerel üretim kapasitesini genişletmek ve Avrupa ile askeri iş birliklerini güçlendirmek, Kanada’nın bağımsız bir savunma stratejisi benimsemesine katkı sağlayabilir.
Sonuç: ABD Gölgesinde Strateji Kurmak mı Alternatiflere Yönelmek mi?
Kanada’nın F-35 programında kalıp kalmama kararı, sadece askeri kabiliyet meselesi değil; aynı zamanda Kanada’nın egemenliği, ekonomik bağımsızlığı, diplomatik özerkliği ve küresel pozisyonu açısından tarihsel önemde bir tercihtir. Bu karar, kısa vadede savaş uçağı alımından ibaret görünse de uzun vadede ülkenin savunma sanayii vizyonunu, NATO içindeki konumunu ve ABD ile olan ilişkilerinin niteliğini şekillendirecektir.
Peki, Kanada bu krizden nasıl çıkmalı? ABD’ye tamamen entegre olmuş, yazılım ve yedek parça konusunda Washington’un kararlarına bağımlı bir hava kuvvetine razı mı olmalı? yoksa bağımsız hareket etme kapasitesi olan, Avrupa merkezli alternatifleri araştıran, yerli üretim kabiliyeti ve stratejik çeşitliliğe dayanan bir yapı mı inşa etmeli?
Bu sorulara verilecek yanıt, yalnızca askeri değil; siyasi liderliğin vizyonunu, kamuoyunun yönelimlerini ve bürokratik aklın uzun vadeli çıkarlarını yansıtan stratejik bir bütünlük gerektirir. Eğer Kanada, 21. yüzyılın çok kutuplu dünyasında etkili bir aktör olmak istiyorsa, dış politikasını ve savunma stratejisini yalnızca müttefiklerin iyi niyetine değil, kendi kapasite ve iradesine dayandırmak zorundadır.
Ayrıca unutulmamalıdır ki, güvenlik artık yalnızca uçaklar, tanklar ve askerlerle sağlanmıyor. Yazılım güvenliği, veri yönetimi, yapay zekâ tabanlı savunma sistemleri, uydu ağları ve siber güvenlik altyapısı gibi alanlar, geleceğin harp ortamının belirleyici faktörleridir. Kanada’nın F-35 tercihine dair kararı, bu alanlara ne kadar yatırım yapacağına ve ne tür bir teknoloji bağımsızlığı hedeflediğine dair ipuçları da taşıyacaktır.
Stratejik öngörü gerektiren bir karar aşamasında olan Kanada, üç ana seçenek arasında gidip gelmektedir;
- ABD güdümünde bir hava gücü,
- Avrupa ile stratejik iş birliği kurmuş yarı bağımsız bir yapı,
- Çok kutuplu dünya düzeninde kendi özerk teknolojik kapasitesini inşa eden bir savunma doktrini. Bu üç yolun her biri belirli avantajlar ve riskler taşımaktadır.
Kanada’nın yapacağı tercih, ülkenin sadece bugünkü askeri modernizasyon ihtiyacını değil, 2030’ların ve 2040’ların dünyasındaki yerini de belirleyecektir. Eğer bu kriz doğru analiz edilirse, Kanada için sadece bir kriz değil; aynı zamanda bir stratejik fırsat penceresi de olabilir. Bu pencereden bakmak ve geleceği şekillendirecek adımlar atmak, sadece bugünün değil, gelecek kuşakların güvenliğini de teminat altına alacaktır.
Kaynakça
[1] Balestrieri, Steve. Forget the F-47: Canada Needs the F-35 Fighter Now. National Security Journal, 8 May 2025, https://nationalsecurityjournal.org/forget-the-f-47-canada-needs-the-f-35-fighter-now/ Son Erişim: 8 Mayıs 2025.
[2] Balestrieri, Steve. Why Donald Trump Is Obsessed with Canada. National Security Journal, 8 May 2025, https://nationalsecurityjournal.org/why-donald-trump-is-obsessed-with-canada/ Son Erişim: 8 Mayıs 2025.
[3] BBC News. Canada ‘Not for Sale, Ever’, Carney Warns as Trump Touts Benefits of Becoming 51st US State. BBC News, 6 May 2025, https://www.bbc.com/news/live/cd9l395y08zt Son Erişim: 8 Mayıs 2025.
[4] Cook, Ellie. Canada’s F-35 Nightmare. Newsweek, 8 Mayıs 2025, https://www.newsweek.com/canada-f35-fighter-jets-donald-trump-lockheed-martin-2065689 Son Erişim: 8 Mayıs 2025.
[5] Debuglies News. Geopolitical Risks and Strategic Dilemmas: Canada’s F-35 Procurement Amid Strained U.S.-Canada Relations in 2025. 2 May 2025, https://debuglies.com/2025/05/02/geopolitical-risks-and-strategic-dilemmas-canadas-f-35-procurement-amid-strained-u-s-canada-relations-in-2025/ Son Erişim: 8 Mayıs 2025.
[6] Feinberg, Andrew. Trump refuses to drop ‘51st state’ threat in Oval Office meeting with Carney as Canada PM says ‘never’ The Independent, 6 Mayıs 2025, https://www.independent.co.uk/news/world/americas/us-politics/trump-canada-mark-carney-meeting-state-b2745898.html Son Erişim: 8 Mayıs 2025.
[7] Ljunggren, David, ve Steve Holland. Carney stresses Canada will never be for sale in first meeting with Trump. Reuters, 7 Mayıs 2025, https://www.reuters.com/world/us/carney-meets-trump-bid-reset-strained-canada-us-relations-2025-05-06/ Son Erişim: 8 Mayıs 2025.
[8] Ljunggren, David, ve Jeff Mason. Carney says Canada is not for sale, Trump says “never say never” Reuters, 6 Mayıs 2025, https://www.reuters.com/world/us/carney-says-canada-is-not-sale-trump-says-never-say-never-2025-05-06/ Son Erişim: 8 Mayıs 2025.
[9] Pugliese, David. French Rafale Fighter Jet Could Be Offered to Canada as Alternative to F-35. Ottawa Citizen, 11 Apr. 2025, https://ottawacitizen.com/public-service/defence-watch/french-rafale-fighter-jet-canada Son Erişim: 8 Mayıs 2025.
[10] Pugliese, David. Spare Parts for Canada’s F-35 Fleet Will Be Owned by U.S. Ottawa Citizen, 5 May 2025, https://ottawacitizen.com/public-service/defence-watch/f-35-fighter-jet-spare-parts-u-s-canada Son Erişim: 8 Mayıs 2025.
[11] Seitz, Isaac. Canada Could Say Goodbye to the F-35 Fighter and Buy GCAP 6th-Generation Fighters. 19FortyFive, 8 May 2025, https://www.19fortyfive.com/2025/05/canada-could-say-goodbye-to-the-f-35-fighter-and-buy-gcap-6th-generation-fighters/ Son Erişim: 8 Mayıs 2025.
[12] Silver, Stephen. Trump Has a Big Canada Problem He Can’t Seem to Shake. National Security Journal, 6 May 2025, https://nationalsecurityjournal.org/trump-has-a-big-canada-problem-he-cant-seem-to-shake/ Son Erişim: 8 Mayıs 2025.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve UDİAD’ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.