Dünyadaki ticari malların yüzde 80’inden fazlası deniz taşımacılığı ile güvenli, ekonomik ve çevreye duyarlı bir şekilde taşınmaktadır. Denizler devletler için stratejik öneme sahiptir. Bu nedenle bölge ülkeleri arasında denizlerin kullanımı konusunda her zaman çeşitli anlaşmazlıkların yaşandığını söyleyebiliriz. Elbette denizlerdeki üstünlük mücadelesi deniz güvenliği ihlallerine de yol açmaktadır. Deniz güvenliği, bölge ülkelerinin mevcut tehditleri ortadan kaldırmaya yönelik adımlar atarak denizlerde karşılıklı istikrarın sağlanması olarak anlaşılmaktadır. Denizlere çıkışı olan ülkelerin askeri güçleri içinde donanmanın önemi büyüktür. Bu amaçla bu ülkeler donanmalarını geliştirmek için yeni adımlar atmaktadır. Güney Çin Denizi, Çin, Vietnam, Filipinler, Brunei, Malezya ve Tayvan olmak üzere altı ülkenin egemenlik iddiasında bulunduğu bir bölgedir. Çin, ilk kez 1947 yılında yayınladığı harita ile Güney Çin Denizi’nin yüzde 80’i üzerinde egemenlik iddia etmektedir. Güney Çin Denizi’ndeki deniz güvenliği ve jeopolitik rekabet açısından Çin ve Filipinler arasındaki mevcut ilişkiler uluslararası arenada çok önemli olaylara yol açıyor. Hint-Pasifik bölgesinde yer alan Güney Çin Denizi, toprak anlaşmazlıklarının artması nedeniyle bir “gri bölge” olarak değerlendirilebilir. Son yıllara baktığımızda anlaşmazlıkların daha da arttığını görüyoruz. Bölgenin süper gücü Çin, ana hedeflerinden biri olarak Güney Çin Denizi üzerinde hegemonya kurmayı amaçlıyor. Çin’in bu tutumu, ülkenin Güneydoğu Asya’daki deniz komşularıyla ilişkilerini zayıflatıyor ve onların daha fazla silahlanmasına ve ABD’ye daha fazla yönelmesine neden oluyor.
Güney Çin Denizi’nin Jeopolitik Önemi
Güney Çin Denizi, Asya-Pasifik bölgesindeki ülkeler arasında ticareti, kültürel alışverişi ve ekonomik kalkınmayı teşvik eden önemli bir ticaret yolu olarak hizmet veren zengin bir tarihe sahiptir. Eski çağlardan beri farklı ülkeler üstünlük için savaşmışlardır ve bu süreç günümüzde de devam etmektedir. Japonya’nın Güney Çin Denizi adalarını işgali, İkinci Dünya Savaşı sırasındaki en önemli anlardan biriydi. Bu adaların toprak dağılımı 1951 yılında imzalanan San Francisco Antlaşması ile belirlenmiştir. Amerika Birleşik Devletleri ve kırk yedi diğer ülke San Francisco’da Japonya ile Barış Antlaşmasını imzalayarak İkinci Dünya Savaşını resmen sona erdirmiştir. Japonya, Kore, Formosa (Tayvan), Pescador Adaları ve Güney Çin Denizi’ndeki Spratli Adaları üzerindeki tüm hak iddialarından vazgeçti. Güney Çin Denizi, yıllık trilyonlarca dolar değerinde malın transferine olanak sağladığı için küresel ekonomi için hayati önem taşımaktadır. Bu sular, petrol ve doğal gaz gibi önemli enerji kaynakları da dâhil olmak üzere tüm küresel ticaretin yaklaşık üçte birini taşımaktadır. Öte yandan, Güney Çin Denizi balıkçılık kaynakları açısından zengin olup, dünyadaki toplam balık avının yaklaşık %12’sini oluşturmakta ve bölgedeki milyonlarca insanın geçiminde önemli bir rol oynamaktadır. Bölge, aralarında ABD, Çin, Rusya ve Japonya’nın da bulunduğu pek çok ülke için önemli. CSIS verilerine göre, her yıl on binlerce kargo gemisi Güney Çin Denizi’nden geçerek Çin’in dünyanın geri kalanıyla yaptığı ticaretin yaklaşık yüzde 40’ını, Hindistan’ın üçte birini ve Japonya’nın yüzde 20’sini taşıyor. Güney Çin Denizi hem Asya içi ticaret hem de dünyanın geri kalanıyla, özellikle de Avrupa, Orta Doğu ve Afrika ile ticaret için önemli bir kavşak noktası olarak kabul edilmektedir. Güney Çin Denizi’nin stratejik önemine gelince, her yıl 3 trilyon dolardan fazla mal taşımaktadır ve Asya’nın ana ekonomilerini birbirine bağlayarak hem küresel ekonominin hem de küresel deniz taşımacılığının sağlanmasında önemli bir role sahiptir. Avrupa, Afrika ve Amerika pazarları. Güney Çin Denizi’ndeki ticaret, tüm deniz trafiğinin yaklaşık üçte birini oluşturuyor. Okyanus tabanının altında büyük petrol ve doğalgaz rezervleri var. ABD Enerji Enformasyon İdaresi’ne göre, Güney Çin Denizi’nde yaklaşık 190 trilyon fit küp (Tcf) doğal gaz rezervi ve 11 milyar varil (bbl) petrol bulunuyor. Tüm bu kaynaklardaki zenginliği nedeniyle Güney Çin Denizi, başta bölge ülkeleri olmak üzere bölgeyi etkileme kabiliyetine sahip ülkelerin ulusal çıkarlarının sağlanmasında önemli bir rol oynamaktadır.
Güney Çin Denizi Üzerindeki Bölgesel Anlaşmazlıklar
Güney Çin Denizi hem ekonomik hem de stratejik açıdan önemli olup bölge ülkelerinin ve dünyanın büyük güçlerinin ulusal çıkarlarının güvence altına alınması açısından hayati önem taşımaktadır. Ulusal çıkarları güvence altına almak için atılan adımlar, Güney Çin Denizi üzerindeki ihtilafların genişlemesine yol açmaktadır. Bu faktör, devletlerin ulusal güvenliğine yönelik tehditlerin temelini oluşturmakla, yeni sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. Güney Çin Denizi’ndeki temel çekişme noktası, mevcut adaların statüsünün belirlenememesi ve bölgedeki birçok ülkenin bu adalar üzerinde hak iddia etmesidir. Çin, Tayvan ve Vietnam, Paracel Adaları ve Spratly adaları üzerinde hak iddia etmektedir. Ancak Çin, 1974 yılında Güney Vietnam’dan ele geçirdiği Paracel Adaları’nı kontrol etmektedir. Pratalar Tayvan tarafından kontrol edilirken, Paraceller Çin tarafından kontrol ediliyor, ancak Tayvan ve Vietnam da bu adalar üzerinde hak iddia ediyor. Spratlys’in tamamı ya da bir kısmı üzerinde Çin, Brunei, Malezya, Filipinler, Tayvan ve Vietnam hak iddia etmektedir. Güney Çin Denizi’ndeki güç mücadelesi saldırgan realizm çerçevesinde analiz edilebilir. John J. Mearsheimer’ın saldırgan realizm teorisine göre, devletler ulusal güvenliklerini sağlamak için her zaman güç potansiyellerini artırmayı hedefler ve stratejik kararlar alırken diğer devletlerin oluşturduğu tehditleri göz önünde bulundururlar. Güney Çin Denizi Çin için hem ekonomik hem de stratejik açıdan önemlidir. Çin ticarete bağımlı bir ülkedir ve Güney Çin Denizi üzerinden açık okyanusa erişim kazanmak ulusal önceliklerinden biridir. Güney Çin Denizi ve çevresindeki deniz güvenliği, Çin hükümetinin bölgedeki agresif eylemleri nedeniyle sürekli tehdit altındadır. Çin, büyük donanmasını ve sahil güvenliğini komşu devletleri taciz etmek ve korkutmak için sürekli olarak kullanmaktadır. Güney Çin Denizi’nin neredeyse tamamı Çin’in tartışmalı “Dokuz Hat” iddiasına dahildir ve bu iddia diğer ülkelerin deniz bölgeleriyle çakışmaktadır. Bu geniş egemenlik iddiası bölgede büyük çatışmalara neden olmuştur. Çin, Spratly Adaları’nda yapay adalar inşa ederek ve bunları askeri yapılarla güçlendirerek ulusal çıkarlarını güvence altına almaya çalışıyor. Bu konu bölge ülkeleri ve hak iddia eden ülkeler tarafından hoş karşılanmasa da Çin, yapay adalara askeri teçhizat yerleştirilmesinin “militarizasyon” değil savunma amaçlı olduğunu belirtiyor. Çin, ulusal güvenlik adına, başta “yakın denizler” olmak üzere, yakın çevresi üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmak istiyor. Son zamanlarda Çin ile Filipinler arasında Güney Çin Denizi’nde yaşanan çatışmalarda keskin bir artış görebiliyoruz. Çin Sahil Güvenlik gemileri 4 Mayıs 2024 tarihinde Second Thomas Shoal yakınlarında ikmal görevinde bulunan bir Filipin gemisine tazyikli su sıktı. İki ülke arasında şu ana kadar yaşanan en şiddetli çatışma olarak kabul edilen olayda Filipinler, Çin kuvvetlerini defalarca Filipin donanmasına ait teknelere baskın yapmak ve mürettebatını silahlarla tehdit etmekle suçluyor. ABD, Çin’in eylemlerinin Deniz Hukuku’na uygun olmadığını belirterek bu konuya sert tepki gösterdi. Temmuz ayında Pekin ve Manila, Güney Çin Denizi’ndeki çatışmaları azaltmak için, daha fazla çatışmayı önlemek için bir iletişim hattı kurulması da dahil olmak üzere ‘‘geçici bir anlaşmaya’’ vardı. Ancak varılan anlaşmaların sadece lafta kaldığı görülüyor. Bununla birlikte, Çin’in bölgedeki diğer ülkelere karşı daha agresif tutumuna rağmen, bölgesel aktörler arasında zaman zaman anlaşmazlıklar gözlemleyebiliyoruz. Örneğin Nisan 2019’da bir Vietnam Sahil Güvenlik gemisi, Vietnamlı balıkçıları alıkoymaya çalışan bir Endonezya Donanması gemisine saldırdı. Ağustos 2020’de Malezya Sahil Güvenliği Vietnamlı bir balıkçıyı vurarak öldürdü.
Sonuç
Güney Çin Denizi’nin karmaşık jeopolitik manzarası göz önüne alındığında, tarihsel gerilimler, bölgesel anlaşmazlıklar ve bölgesel aktörlerin ulusal çıkarları, önümüzdeki yıllarda yeni bir çatışma olasılığını artırıyor. Çin ve Filipinler arasında son dönemde yaşanan gerginlik, gerilimin ne kadar hızlı tırmanacağını açıkça ortaya koyuyor. Dahası, Çin ile bölgedeki diğer ülkeler arasındaki yetersiz ilişkiler, birçok devletin Güney Çin Denizi’ndeki çıkarları ve olumsuz eğilimlerin Çin’e karşı kullanılma ihtimali durumu daha da kötüleştirebilir. Başta ABD ve Çin olmak üzere büyük ülkelerin pozisyonları, bölgedeki olayların gidişatını, uluslararası düzeni ve güvenlik ortamını etkiliyor. Sonuç olarak, birçok ülkenin Güney Çin Denizi’nde farklı çıkarları olduğu göz önünde bulundurulduğunda, tüm katılımcı tarafların kapsamlı bir diyalog başlatması, güveni teşvik etmesi, çatışmayı önleyici tedbirler alması ve uluslararası hukuka bağlı kalması gerekmektedir.