Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Gazze’de İnsani Felaketin Derinleşmesi ve Uluslararası Toplumun Sessizliği

Yazar: Hilal ÖNLÜ

Orta Doğu’nun en köklü ve çözümsüz krizlerinden biri olan İsrail-Filistin meselesi, 1948’de İsrail’in kuruluşuyla birlikte kanlı bir çatışma döngüsüne girmiştir. 1967’deki Altı Gün Savaşı sonrası İsrail’in Gazze Şeridi ve Batı Şeria’yı işgal etmesi, Filistinlilerin toprak kaybına neden olurken, bu işgalin sonucu olarak ortaya çıkan siyasi, toplumsal ve insani tahribat bugün hâlâ derinleşerek devam etmektedir. 2007 yılında Hamas’ın Gazze’de yönetimi ele geçirmesiyle birlikte, İsrail’in kara, hava ve denizden uyguladığı tam abluka, bölgeyi fiilen dünyanın en büyük açık hava hapishanesi haline getirmiştir. Bu abluka, sadece güvenlik gerekçeleriyle değil, ekonomik ve insani tüm damarları hedef alarak; gıda, sağlık, eğitim ve altyapıya erişimi yıllarca sekteye uğratmıştır. Uluslararası insan hakları kuruluşları tarafından ‘kolektif cezalandırma’ olarak tanımlanan bu durum, bölgeyi her geçen yıl daha da kırılgan hale getirmiştir.

Gazze, son on beş yıl içerisinde 2008, 2012, 2014 ve 2021’de büyük ölçekli çatışmalar yaşasa da 2023 Ekim’inde başlayan ve iki yılı aşkın süredir devam eden son savaş hem süresi hem de yol açtığı yıkım itibarıyla benzeri görülmemiş bir boyuta ulaşmıştır. Bu çatışma yalnızca iki silahlı taraf arasında süregelen bir askeri mücadele değil; aynı zamanda çağdaş uluslararası hukukun, savaş suçları normlarının ve insan haklarının sistematik biçimde ihlal edildiği, derinleşen bir insani trajedidir.

2025 yazına gelindiğinde, savaşın en ağır bedelini bir kez daha siviller, özellikle de çocuklar ödemektedir. Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre yalnızca temmuz ayında 80’i çocuk olmak üzere en az 111 kişi açlık nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Son 72 saat içerisinde yaşanan 21 çocuk ölümü, artık Gazze’deki gıda krizinin yalnızca bir insani sorun değil, doğrudan yaşam hakkını hedef alan bir yokluk politikası haline geldiğini göstermektedir. Bu tablo, savaşın askeri sınırların ötesine geçtiğini; Gazze’de açlığın, yoksunluğun ve çaresizliğin silah olarak kullanıldığını açıkça ortaya koymaktadır.[1]

Refah, Han Yunus ve Gazze kentlerinde, gıda dağıtım noktalarında yaşanan izdiham ve saldırılar nedeniyle yardım kuyruklarında ölümler yaşanmakta; Dünya Gıda Programı (WFP), yardım kuyruklarında 1.000’den fazla sivilin yaşamını yitirdiğini doğrulamıştır. Söz konusu ölümlerin büyük bölümü, İsrail’in kuzey Gazze’de gıda konvoylarına izin vermemesi nedeniyle yaşanmaktadır.[2]

WHO tarafından yapılan açıklamada, beş yaş altı çocuklarda “akut malnütrisyon” oranının %10’un üzerine çıktığı, hamile kadınların %20’sinden fazlasının ağır yetersiz beslenme yaşadığı ve sağlık tesislerinin %85’inin artık işlevsiz hale geldiği vurgulanmıştır.[3]

İsrail hükümeti, operasyonlarını “teröre karşı meşru müdafaa” kapsamında tanımlasa da insani yardımın engellenmesi ve açlıkla sivilleri hedef alma uygulamaları, uluslararası hukukta doğrudan “savaş suçu” olarak tanımlanmaktadır. 1977 tarihli Cenevre Sözleşmeleri Ek Protokolü’ne göre açlığı bir savaş yöntemi olarak kullanmak yasaktır. Louis Moreno Ocampo, eski Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcısı, İsrail’in uygulamalarını “nüfusu sistematik biçimde aç bırakmak suretiyle soykırım kastı taşıyan savaş suçları” olarak değerlendirmektedir. Gazze’ye uygulanan abluka, sadece askeri değil, sivil hayatın tümünü hedef alan bir toplu cezalandırma stratejisi haline gelmiştir.[4]

İsrail’in Gazze’de yürüttüğü operasyonlara karşı uluslararası toplumun tepkisi son derece parçalı ve etkisizdir. Temmuz 2025 itibarıyla 25’ten fazla ülke, özellikle AB ülkeleri, Kanada, Japonya ve Avustralya gibi aktörler, acil ateşkes ve insani yardım koridoru çağrısında bulunmuştur. Ancak bu çağrıların büyük bölümü siyasi beyanın ötesine geçmemektedir. ABD ve Almanya’nın İsrail’e silah ve istihbarat desteğini sürdürmesi, uluslararası çabaların meşruiyetini de zedelemektedir. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Uluslararası Adalet Divanı’na taşıdığı soykırım davası halen devam etmekte, ancak savaşın seyri üzerinde etkili bir sonuç üretememektedir.[5]

Bogotá’da düzenlenen ve 32 ülkenin katıldığı son uluslararası zirvede, yalnızca 12 ülke İsrail’e silah ambargosu uygulanması ve yardım erişiminin sağlanması yönünde bağlayıcı olmayan kararlar alabilmiştir. BM Genel Sekreteri António Guterres’in, “Çocuklar açlıktan ölürken dünyanın sessizliği, insanlık tarihinin en büyük utanç sayfalarından biridir.” şeklindeki çıkışı bile, pratikte bir değişim yaratamamıştır.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), 2024 sonunda İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu hakkında yakalama kararı çıkarmış, ancak bu karar hiçbir ülkede uygulanmamıştır. İsrail’in UCM’yi tanımaması ve müttefiklerinin desteği, cezasızlık kültürünün devam edeceğine işaret etmektedir. Aynı şekilde BM Güvenlik Konseyi’nde veto yetkisine sahip ülkeler, özellikle ABD, İsrail aleyhine alınabilecek yaptırım kararlarını bloke etmekte; böylece uluslararası hukukun uygulanabilirliği ciddi biçimde zayıflamaktadır.[6]

Gazze, dünya tarihine geçecek boyutta bir insani trajediyle karşı karşıyadır. Açlık, kuraklık ve sağlık sisteminin çöküşü, sadece askeri değil etik, hukuki ve vicdani bir kriz doğurmuştur. Uluslararası toplumun parçalı, etkisiz ve çoğu zaman sessiz tavrı, sadece Gazze için değil, tüm küresel insani sistemin meşruiyeti ve sürdürülebilirliği açısından da sorgulanmayı hak etmektedir.[7]

Açlık bir sonuç değil, bir araç olarak kullanılıyorsa, bu durum sadece savaşın değil insanlığın iflasına işaret etmektedir.

Kaynakça

[1] Deutsche Welle, “Gazzede Üç Günde 21 Çocuk Açlıktan Öldü”, 22 Temmuz 2025.

[2] Al Jazeera, “Gaza war and starvation: The world’s failure”, 23 Temmuz 2025.

[3] World Health Organization (WHO), “Emergency briefing on Gaza”, 23 Temmuz 2025.

[4] The Guardian, “Mass starvation spreading across Gaza”, 23 Temmuz 2025.

[5] El País, “25 ülke Gazze’de savaşın derhal sona ermesini istedi”, 21 Temmuz 2025.

[6] Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC), “Situation in the State of Palestine”, Hukuk Dairesi Kararı, 2025.

[7] Al Jazeera, “Gaza war and starvation: The world’s failure”, 23 Temmuz 2025.

Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği

Hakkımızda

Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği, diplomasi ve uluslararası ilişkiler alanında derinlemesine bilgi edinmek, sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında araştırmalar yapmak, bilgiyi işlevsel hale getirerek akademik yayınlar yapmak, seminer, konferans ve eğitim faaliyetleri düzenlemek amacıyla kurulmuş bir sivil toplum kuruluşudur.

This Pop-up Is Included in the Theme
Best Choice for Creatives
Purchase Now