Yıldırım Harekâtı sonucunda devrilen Beşar Esad rejiminin ardından geçici devlet başkanlığı görevine getirilen Ahmed eş-Şara ilk Avrupa ziyaretini 7 Mayıs tarihinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüşmek üzere Fransa’ya gerçekleştirdi.[1] Görüşmelerde Suriye’nin yeniden inşası, Avrupa Birliği yaptırımlarının kaldırılması, Suriye Hükümeti ile Suriye Demokratik Güçleri arasında imzalanan anlaşmanın geleceği ve İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırıları gibi birçok stratejik konu ele alınmıştır. [2]
Bu görüşme, Suriye’nin uluslararası sistemde yeniden kabul görme sürecinde önemli bir dönüm noktası olarak öne çıkmaktadır. Özellikle Suriye ile Fransa arasındaki tarihsel ilişkiler ve Şam’ın bölgesel jeopolitikteki stratejik konumu dikkate alındığında, bu ziyaretin yalnızca iki ülke arasındaki diplomatik temasla sınırlı kalmayıp, sembolik ve politik açıdan derin anlamlar taşıyan bir gelişme olarak değerlendirilmesi mümkündür.
Tarihsel Arka Plan ve Diplomatik Anlam
Fransa ile Suriye arasındaki ilişkiler, 20. yüzyılın başlarına dayanan sömürge geçmişiyle şekillenmiştir. I. Dünya Savaşı sonrasında Suriye, 1920–1946 yılları arasında Fransız mandası altında yönetilmiş;[3] bu dönem, Fransa’nın Şam üzerindeki siyasi, idari ve kültürel etkisini derinleştirmiştir. Bağımsızlık sonrasında zaman zaman gerilen ancak kopmayan diplomatik ilişkiler, 2011’de patlak veren iç savaş ve Fransa’nın Esad rejimine karşı aldığı sert tavırla neredeyse tamamen kopma noktasına gelmiştir. Dolayısıyla bu görüşme, Fransa’nın Suriye’ye yönelik yaklaşımında sadece stratejik değil, aynı zamanda tarihsel bir yeniden pozisyon alma anlamı da taşımaktadır.
Yeniden İnşa Süreci
Ahmed eş-Şara, Suriye’de 14 yıl süren yıkıcı iç savaşın ardından siyasi bir geçiş süreci ve yeniden inşasını hedeflemektedir, elbette bu süreç çok katmanlı zorluklar barındırmaktadır. Altyapının neredeyse tamamen tahrip olması, temel kamu hizmetlerinin işlevsiz hale gelmesi, milyonlarca insanın yerinden edilmesi ve toplumsal dokuda meydana gelen derin yaralar, bu süreci hem insani hem de ekonomik açıdan son derece ağır kılmaktadır. Buna ek olarak, başta Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere çeşitli uluslararası aktörler tarafından Suriye’ye uygulanan ağır ekonomik yaptırımlar, dış yatırımların ve uluslararası yardımların önünü keserek yeniden yapılanma çabalarını ciddi biçimde sekteye uğratmaktadır.
Ahmed eş-Şara, yeniden inşa sürecine başlayabilmesi için öncelikli olarak uzun süredir uluslararası alanda dışlanan Suriye’nin diplomatik meşruiyetini yeniden tesis etmesi gerektiğinin bilincindedir. Bu bağlamda Fransa’ya gerçekleştirdiği ziyaret, Şara açısından yalnızca sembolik değil, aynı zamanda stratejik bir adım niteliği taşımaktadır. Nitekim Hayat Tahrir el-Şam (HTŞ) ile geçmişteki ilişkileri nedeniyle halen uluslararası yaptırım listesinde yer alan Şara’nın, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüşebilmek adına Birleşmiş Milletlerden özel izin almak zorunda kalması, bu temasın olağan diplomatik teamüllerin dışında gerçekleştiğini ve uluslararası sistem açısından taşıdığı istisnai niteliği açıkça ortaya koymaktadır.
Fransa ve Suriye Temasının Çift Yönlü Stratejisi
Şara’nın Paris ziyareti Fransa’da iç siyasette geniş yankı uyandırmış; özellikle sağ ve aşırı sağ siyasi çevrelerden ciddi eleştiriler almıştır. Marine Le Pen ve Laurent Wauquiez gibi figürler, geçmişte cihatçı yapılarla bağlantısı olduğu iddia edilen bir liderin Élysée Sarayı’nda ağırlanmasını sert ifadelerle kınarken[4], Cumhurbaşkanı Macron bu eleştirileri iç politik çıkarlarla bağlantılı görmüş ve Şara’nın Esad rejimini sona erdirerek Suriye halkı için yeni bir umut sunduğunu vurgulamıştır.
Macron’un bu görüşme ile hem Fransa’yı uluslararası müzakere masalarında daha güçlü bir konuma taşımayı hem de iç siyasette küresel liderlik iddiasını pekiştirmeyi hedeflediği görülmektedir. İç savaşın ardından yeni bir siyasi dönemece giren Suriye ile erken diplomatik temas kurmak, Fransa’ya yeniden inşa sürecinde öncü aktör olma ve bu süreçten ekonomik, siyasi ve diplomatik kazanç sağlama fırsatı sunmaktadır. Ayrıca, Suriye’nin eski bir Fransız mandası olması sebebi ile bu görüşmeyi Fransa’nın Orta Doğu’daki geleneksel etki alanını yeniden canlandırma çabası olarak yorumlamak mümkündür. Ek olarak Avrupa genelinde artan mülteci karşıtlığı ve güvenlik endişeleri bağlamında Şara ile doğrudan iletişim kurulması, Fransa’nın sınır ötesi kaygılarını yansıtmaktadır. Dolayısıyla, Ahmed eş-Şara ile gerçekleştirilen görüşme, Fransa açısından sadece ikili ilişkilerin yeniden kurulmasının yanı sıra çok katmanlı bir dış politika stratejisinin parçası olarak değerlendirilmelidir. Tüm bu unsurlar, görüşmenin Fransa açısından sadece kısa vadeli bir diplomatik adım değil, uzun vadeli stratejik bir yeniden konumlanma hamlesi olduğunu göstermektedir.
Görüşme Suriye içinde benzer ölçüde önemlidir. Ahmed eş-Şara açısından değerlendirildiğinde ise, güdülen temel amaç iç savaş sonrası yeniden şekillenen Suriye’ye uluslararası toplum nezdinde meşruiyet kazandırma arayışıdır. Şara, Esad rejiminin devrilmesinden sonra ülkenin başına geçen geçici lider olarak hem Batılı aktörler hem de bölgesel güçler tarafından temkinli yaklaşılan bir figürdür. Bunun temel nedenlerinden biri ve belki en önemlisi Şara’nın askeri bir geçmişe sahip olması ve silahlı muhalif gruplarla ilişkilendirilmesidir. Bu açılım, Şara’ya şimdiye dek sahip olduğu radikal imajdan uzaklaşarak, geçiş sürecini yönetebilecek, diplomatik diyaloğa açık ve siyasi sorumluluk alabilen bir lider profili inşa etme fırsatı sunmuştur. Dolayısıyla söz konusu görüşme ile Şara, Batı kamuoyunda kendine yönelik algının yeniden şekillenmesini ve Avrupa nezdinde daha ılımlı, uzlaşmacı bir siyasi figür olarak konumlanmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, Batılı ülkelerle kurulan bu tür üst düzey temaslar, Suriye’nin diplomatik izolasyondan çıkmasına, ekonomik yaptırımların gevşetilmesine ve yeniden inşa süreci için uluslararası finansal ve teknik destek sağlanmasına yönelik ilk adımlar olarak da değerlendirilmektedir. Dolayısıyla bu ziyaret, Ahmed eş-Şara’nın hem iç siyasette meşruiyetini pekiştirme hem de dış dünyada müzakere edilebilir bir aktör olarak tanınma stratejisinin önemli bir parçası niteliğindedir.
Batı’nın Suriye Politikalarındaki Dönüşüm
Ahmed eş-Şara’nın gerçekleştirdiği ziyaret, yalnızca Fransa-Suriye ilişkileri açısından değil, uluslararası sistemde Suriye’nin yeniden kabulü süreci açısından da önemli bir eşik olarak değerlendirilmektedir. ABD’nin Şara liderliğindeki geçici hükümeti henüz resmi olarak tanımamış olması ve HTŞ’nin hâlen Washington tarafından terör örgütü olarak sınıflandırılması, Batı’nın Suriye’ye yönelik yaklaşımında temkinli bir dönüşüm sürecinin sürdüğünü göstermektedir. Ancak ocak ayında ABD Hazine Bakanlığı’nın belirli enerji satışları ve arızi transferlere izin veren geçici bir lisans yayınlaması, bu politikanın esnekleşmeye başladığına işaret etmektedir. Benzer şekilde Avrupa Birliği’nin petrol, gaz ve elektrik sektörlerine yönelik yaptırımları gevşetmesi, ulaşım ve bankacılık kısıtlamalarını askıya alması ve İngiltere’nin bazı Suriyeli kuruluşlara yönelik yaptırımları kaldırması, uluslararası toplumda Şam’a yönelik politikaların yeniden değerlendirildiğini ortaya koymaktadır.[5] Bu çerçevede, Ahmed eş-Şara’nın Fransa ziyareti, Suriye’nin dışlanmış konumdan çıkarak yeniden diplomatik muhatap haline gelmesi sürecini hızlandırabilecek potansiyele sahiptir.
Sonuç
Ahmed eş-Şara’nın gerçekleştirdiği bu açılım, Suriye’nin hem ulusal hem de uluslararası düzeyde yeni bir siyasi sayfa açma çabasının güçlü bir yansımasıdır ancak Batı ile kurulan bu yakınlık hem Şam yönetimiyle hem de Suriye’deki diğer gruplarla dengeyi sağlama sorumluluğunu da beraberinde getirmektedir. Fransa açısından ise Orta Doğu’daki etkisini yeniden inşa etme ve Suriye krizinde yönlendirici aktörlerden biri olma arzusunu ortaya koyarken geçmişi tartışmalı bir figürle kurulan erken temas iç kamuoyunda güvenlik ve meşruiyet tartışmaları riski barındırmaktadır. Şara’nın geçmişteki silahlı gruplarla olan temasları, Fransa için terörle mücadele ve sınır güvenliği açısından dikkatli bir diplomatik yönetim gerektirir. Görüşmenin ardından ortaya çıkabilecek olası saldırılar ya da provokatif eylemler, Fransa’da güvenlik açıklarının tartışılmasına yol açabilir. Ayrıca Esad sonrası döneme yatırım yapma stratejisi olarak okunabilecek olan bu yaklaşım Rusya, İran gibi Esad’a destek vermiş olan ülkelerle çıkar çatışmasına yol açabilir.
Sonuç olarak söz konusu ziyaret her iki ülke açısından da önemli faydalar ve riskler barındırmaktadır. Diplomatik diyalogun yeniden başlaması hem bölgesel istikrar hem de Suriye’nin yeniden yapılanma süreci açısından önemli bir başlangıç noktası olabilir ancak Suriye’nin yeniden uluslararası topluma entegrasyonu bağlamında bu sürecin kalıcı ve yapıcı sonuçlar doğurabilmesi, tarafların iç siyasi dengeleri kadar uluslararası toplumun yaklaşımına da bağlı olacaktır.
Kaynakça
[1] EURONEWS, https://tr.euronews.com/my-europe/2025/05/07/es-sara-ile-gorusen-macron-suriyeye-yaptirimlarin-hafifletilmesini-destekliyor
[2] AA, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/suriye-cumhurbaskani-sara-ile-gorusen-macrondan-israilin-suriyeye-yonelik-saldirilarina-tepki/3560452
[3] WIKIPEDIA, https://tr.wikipedia.org/wiki/Frans%C4%B1z_Suriye_ve_L%C3%BCbnan_Mandas%C4%B1#:~:text=Frans%C4%B1z%20mandas%C4%B1%2C%20sonucunda%20iki%20ba%C4%9F%C4%B1ms%C4%B1z,ve%20L%C3%BCbnan’%C4%B1%20terk%20etti.
[4] LIBERATION, https://www.liberation.fr/international/moyen-orient/face-aux-critiques-emmanuel-macron-defend-la-venue-du-president-ahmed-al-charaa-et-lappelle-a-proteger-tous-les-syriens-20250507_KZ4PV5YV3ZGFDFGVNXCZVF4VLU/
[5] EURONEWS, https://tr.euronews.com/my-europe/2025/05/07/suriyenin-gecici-lideri-ahmed-es-sara-avrupaya-ilk-resmi-ziyaretini-parise-gerceklestiriyo