Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Çin: İran ile Suudi Arabistan Arasındaki Diplomatik Köprü

Giriş

Arabuluculuk mekanizmasının uluslararası ilişkilerde kendine özgü bir ağırlığı mevcuttur. Bu kavramı her zaman kullanıma hazır olan bir çeşit “silah” olarak düşünmek mümkün. Arabuluculuk, tarafsız bir kişinin, yani arabulucunun, tarafların görüşmeler yoluyla bir anlaşmaya varmalarına yardımcı olmaya çalıştığı bir süreçtir. Arabuluculuk yapan ülke ile taraflar arasındaki ilişkiler normal düzeyde olmak zorundadır. Arabuluculuk genellikle devletler arasındaki diplomatik ilişkilerin çıkmaza girdiği ya da amacın mevcut çatışma veya savaş koşullarını ortadan kaldırarak barışa ulaşmak olduğu durumlarda gerçekleşir. Arabuluculuk sürecinin özneleri farklı şekillerde olabilir: bireyler, çeşitli örgütler ve devletler. Konuya devletler bağlamında bakıldığında, arabuluculuk misyonunu üstlenen devletin çatışmanın tarafları arasında cereyan eden süreçlerden haberdar olması ve taraflar hakkında bazı gizli noktalara önceden erişebilmesi gerekmektedir. Arabulucu devletin temel işlevi, taraflar arasında etkili bir müzakere ortamı yaratmak, herhangi bir çıkmazı kırmak ve uyuşmazlığın barışçıl çözümünü teşvik etmektir. Özellikle devletler arasındaki diplomatik ilişkilerin kötüleştiği durumlarda, ihtilafların daha geniş çapta ortaya çıkmasını önlemek için de arabuluculuğa başvurmak mümkündür. Arabuluculuk yapan devlet yükümlülüklerini gerektiği gibi yerine getirmeye çalışmalıdır. Bazı durumlarda arabulucu devletin çabalarına rağmen taraflar arasındaki anlaşmazlık devam edebilir. Bu noktada arabuluculuk sürecinin etkili olup olmadığını tespit edebilmek için elde edilen sonuçların ve kaydedilen yeniliklerin doğru bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Bu analitik makalede dünyanın yükselen ülkelerinden Çin’in Suudi Arabistan ve İran arasındaki uzlaşmada arabuluculuk çabaları değerlendirilecektir.

Çin ve İran Arasındaki İlişkiler

Çin’in hem Tahran ile ilişkilerinde önemli finansal ve stratejik çıkarları bulunuyor. Batı’nın İran’a yönelik yaptırımlarının 2018-2019’dan bu yana yeniden canlanması, Çin ile daha yakın ilişkileri teşvik etti.  Ekim 2018’de İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney, İran’ın Batı’ya değil Doğu’ya bakması gerektiğini açıkladı. Bu anlamda Çin’in ekonomik yükselişi İran’a ek bir alternatif sunma potansiyeline sahiptir. İran ve Çin arasında devam eden üst düzey ilişkilerin bir sonucu olarak Mart 2021’de Çin ve İran arasında ekonomik ortaklığa dayalı 25 yıllık tarihi bir işbirliği anlaşması imzalandı. Çin, İran ekonomisini ayakta tutan en önemli ülkelerden biri. Dolayısıyla Çin’in İran’dan petrol tedarik etmesi, İran’ın ekonomik potansiyelinin artırılmasında önemli bir rol oynuyor. Öte yandan İran, Orta Doğu’da çeşitli projeler yürütmek ve etkisini hissettirmek için Çin’in çıkarları arasında yer almaktadır. Ayrıca, Çin-Rusya ilişkilerinin artan seviyesi Çin-İran ilişkilerinin dinamikleri üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Ancak Çin ve İran arasındaki ilişkilerin mevcut normal seviyesine rağmen Çin, 2024 çerçevesinde İsrail ve İran arasındaki çatışmalara müdahil olmamayı tercih etmiştir. Çin’in çeşitli bölgelerdeki etki alanını ağırlıklı olarak ulusal çıkarları doğrultusunda kullandığı düşünüldüğünde, konuyla ilgili doğru bir duruş sergilediklerini görmek mümkün. Öte yandan Çin’in askeri politikası savunma mekanizmasına dayanıyor. Yani Çin, kendisine yönelik herhangi bir gerçek ya da potansiyel tehditten saldırı gelmediği sürece ilk saldırıyı yapmamayı taahhüt ediyor. Ayrıca Çin, bölgesel çatışmalarda taraf olmamayı tercih etmekle sorunun barışçıl yollarla çözülmesini destekliyor.

Aralık 2022’de Çin, İran’a 893 milyon ABD doları ihracat ve 312 milyon ABD doları ithalat yapmıştır.  2022 yılında İran’a çekilen toplam yatırım hacmi 595 milyar ABD doları olarak gerçekleşti. Çinli şirketler toplam 185 milyon dolar yatırım yaptı. 4 Temmuz 2023’te Hindistan’ın ev sahipliğinde düzenlenen çevrimiçi zirvede İran, Çin ve Rusya’nın liderlik ettiği bir güvenlik ve ekonomi örgütü olan Şanghay İşbirliği Örgütü’nün  9. üyesi olarak resmen kabul edildi.

Sorunları Çözmek için Antlaşma

Suudi Arabistan ve İran arasındaki ilişkiler 2015-2016 yıllarında yaşanan süreçler nedeniyle uzun yıllardır kötü bir seyir izlemekteydi. İki ülke arasında bazı mezhepsel farklılıkların varlığı ilişkilerin bozulmasına katkıda bulundu. O tarihten bu yana Şii çoğunluklu İran ile Sünni çoğunluklu Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler 2023 yılına kadar karmaşık bir seyir izlemiştir. İran ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler 2016 yılında Suudi yetkililerin aralarında önde gelen Şii din adamı Şeyh Nimr Bagr al-Nimr’in de bulunduğu çok sayıda Şii muhalifi idam etmesiyle çıkmaza girmişti. İranlı protestocuların Tahran’daki Suudi elçiliğini basmasının ardından Suudi Arabistan tüm diplomatik ilişkilerini askıya aldı. Bu durum bazı Arap ülkelerinin İran ile ilişkilerini ciddi şekilde etkiledi. Gerilim sonraki yıllarda da yüksek kalmaya devam etti. Ancak Umman, Katar ve bazen de Kuveyt, mevcut gerginliklere rağmen Tahran ile ilişkilerini belli bir çerçevede sürdürdü. Ancak Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’ı izole etmeyi ve zayıflatmayı amaçlayan 1.500’den fazla yeni yaptırımını destekledi. 2019 yılında Suudi Arabistan’ın petrol tesislerine yönelik hassas füze ve insansız hava aracı saldırısı sonucunda bir dizi sorun ortaya çıktı ve bunların hepsi İran’ın sorumluluğuna bağlandı. Bu faktör başlı başına ilişkileri gergin tutmayı mümkün hale getirdi.

Suudi Arabistan ve İran arasında 2020 çerçevesinde bazı yumuşama eğilimleri görmek mümkün. Taraflar bazı taleplerde bulunmaya başladı. Şubat 2020’de Münih Güvenlik Konferansı’nda Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı “Müzakerelerin devam edebilmesi için İran’ın davranışlarını değiştirmesi gerektiğini” söyledi. İlişkilerin yumuşamasına katkıda bulunan faktörlerden biri de Suudi Arabistan’ın İran’a karşı mücadelede ABD ile üst düzey ilişkilere sahip olmasına rağmen uzlaşma eğilimlerinin her iki ülke için de tatmin edici olacağını düşünmesiydi. İran ve Suudi Arabistan şüphesiz Orta Doğu’daki en önemli aktörler olarak Çin’in Orta Doğu politikasında büyük bir rol üstleniyorlar. 2022-2023 yıllarında devlet başkanları çeşitli zirvelerde bir araya gelmiş ve farklı konularda görüş alışverişinde bulunulmuştur. Öncelikle Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Aralık 2022’de bir dizi zirve için Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaretin altını çizmek gerekir. Ziyaret sırasında her iki taraf da birbirlerinin temel çıkarlarını kararlılıkla koruyacaklarını, ulusal egemenlik ve toprak bütünlüğünün korunmasında birbirlerini destekleyeceklerini ve diğer ülkelerin iç işlerine karışmama ilkesini birlikte savunacaklarını teyit eden ortak bir bildiri yayınladı.

Merhum İran Cumhurbaşkanı İbrahim Raisi’nin Şubat 2023’te Pekin’e gerçekleştirdiği ziyaret sırasında liderler arasında çeşitli konular ele alınmış ve yeni işbirliği yönlerinin belirlenmesi için adımlar atılmıştır. 10 Mart 2023’te Suudi Arabistan ve İran, Çin Halk Cumhuriyeti’nin  arabuluculuğuyla ilişkilerin normalleştiğini duyurdu ve Suudi Arabistan Krallığı ile İran İslam Cumhuriyeti arasında varılan anlaşmaya atıfta bulunan üçlü ortak bir bildiri yayınladı. Açıklamaya göre, üç ülke bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliği güçlendirmek için her türlü çabayı göstermeye hazır olduklarını ifade etti. Devam eden aylarda iki ülke büyükelçiliklerini yeniden açmış ve bir dizi üst düzey temas gerçekleştirmiştir.

Sonuç

İran-Suudi Arabistan ilişkileri 2023 yılında varılan anlaşmadan bu yana istikrarını korumaktadır. Ekim 2023’ten bu yana dünyayı endişelendiren olaylara rağmen Orta Doğu’da devam eden çatışmalar İran ve Suudi Arabistan arasında ciddi sorunlara yol açmadı. Belfer Bilim ve Uluslararası İlişkiler Merkezi tarafından hazırlanan bir rapor, Gazze savaşının Suudi Arabistan ve İran arasındaki gerilimi azaltma sürecini engellemediğini belirtiyor.

Arabistan’ın “Okaz” gazetesinde yazılanlara atıfta bulunsak, İran’ın Suudi Arabistan Büyükelçisi Ali Reza Enayati  “liderler ve yetkililer arasında sürekli iletişim ve koordinasyon” olduğunu vurguladı ve iki ülkenin “büyük potansiyele ve büyük kaynaklara sahip olduğunu ve tüm bölgenin büyümesine ve refahına katkıda bulunacak birçok alanda işbirliği yapabileceğini” söyledi.

Bölgedeki süreçler değişken ve çok yönlü olsa da Suudi Arabistan-İran anlaşması şüphesiz daha geniş çaplı bölgesel gerginliklerin önlenmesine yardımcı olan ayrıntılardan biri oldu. Öte yandan İsrail ve Hamas arasındaki gerilim İran ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin daha da iyileşmesine yol açtı. Suudi ve İranlı diplomatlar diplomasiyi canlı tuttu ve iletişim kanalları önemli ölçüde güçlendirildi. Kasım 2023’te İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Riyad’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) olağanüstü zirvesine katılması, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesinin ardından bir İranlı liderin Suudi Arabistan’a yaptığı ilk ziyaret olarak önemli bir anı teşkil etti. Aralık 2023’te her iki tarafın diplomatları Cidde ve Cenevre’de üst düzey görüşmeler gerçekleştirdi. Tüm bu faktörlerin varlığı, ikili ilişkilerde belirli bir güven düzeyinin oluşması için gerekli koşulları oluşturabilir.

Ancak anlaşmanın işe yaraması ve etkili olabilmesi için Suudi Arabistan-İran ilişkilerindeki köklü ve uzun süredir devam eden gerilimlerin ortadan kaldırılması gerektiğinin de altını çizmek gerekir. İran’ın Yemen’de Husilere verdiği destek iki ülke arasındaki çözülmemiş meselelerden biri olarak öne çıkıyor. Dahası, Suudi Arabistan’ın ABD ile olan önemli ilişkileri, İsrail ile ilişkilerinde olumlu eğilimler göstermesine olanak sağlıyor. Riyad Filistinlileri desteklediğini iddia etse de İsrail uçaklarının hava sahasını kullanmasına izin vermiştir. Raporlar Suudi Arabistan’ın İsrail ile ilişkilerini resmileştirme karşılığında sivil nükleer programı için ABD’den onay ve güvenlik garantileri istediğini gösteriyor. Ayrıca İran’ın nükleer programıyla ilgili konuların sürekli gündemde kalması da ilişkileri etkileyen faktörlerden biri olabilir.

Genel olarak İran ve Suudi Arabistan büyük gaz rezervlerine ve dünya petrol rezervlerinin yaklaşık %37’sine sahip iki ülkedir. İran-Suudi işbirliğinin güçlenmesi, enerji sektörü, yenilenebilir enerji, altyapı geliştirme, ekipman üretimi ve petrokimya alanlarında işbirliğinin artmasını etkileyebilir. Ayrıca bu iki ülke arasındaki ilişkilerin yüksek dinamiği, Orta Doğu bölgesinde istikrar ve güvenlik ortamının sağlanmasında önemli bir role sahiptir.

 

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve UDİAD’ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği

Hakkımızda

Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği, diplomasi ve uluslararası ilişkiler alanında derinlemesine bilgi edinmek, sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında araştırmalar yapmak, bilgiyi işlevsel hale getirerek akademik yayınlar yapmak, seminer, konferans ve eğitim faaliyetleri düzenlemek amacıyla kurulmuş bir sivil toplum kuruluşudur.

This Pop-up Is Included in the Theme
Best Choice for Creatives
Purchase Now