Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Baas Rejiminin Ardından Yol Ayrımındaki Suriye ve Türk Dış Politikası: Swot Analizi

Giriş

 2011 yılında başlayan Arap Devrimlerinin Ortadoğu bölgesini demokratik rejimlerin çoğunlukta olduğu bir alt-sistem haline dönüştüreceği beklentisi yıllar içinde vekil savaşlarının, karşı-devrimci hareketlerin, küresel aktör müdahalelerinin ve silahlı DDSA’ların (Devlet-Dışı Silahlı Aktörler) artmasıyla gerçekleş(e)mezken Libya, Suriye ve Yemen gibi kriz ve çatışma alanları doğurmuştur. Bahse konu kriz bölgeleri var olan istikrarsızlıkları derinleştirmiş, özellikle Suriye’de Esad yönetimi altındaki Baas rejimi ile muhalifler arasındaki çatışma bölgesel (İran, Suudi Arabistan, Türkiye) ve küresel aktörlerin (ABD, Rusya) dahil olmasıyla iyice içinden çıkılmaz bir hâl almıştır. Dahası Suriye’nin birçok bölgesi PKK/YPG, IŞİD/DEAŞ vb. gibi terörist grup ve oluşumların, devlet-dışı aktörlerin adeta cirit attığı bir yer haline gelmiş, bu durum karşısında Suriye halkı ise diğer ülkelere sığınmacı olarak göç etmek durumunda kalmıştır. Yaklaşık 13 yıldır devam eden rejim ile muhalifler arasındaki yer yer kızışan yer yer ise durağanlaşan ve dalgalı bir seyir izleyen çatışmalar 2024’ün Kasım ayından itibaren yeni bir döneme girmiş ve sahadaki dengeler bariz bir biçimde değişmeye başlamıştır. Sırasıyla Tel Rıfat, Halep, Hama, Humus gibi ülkenin önemli kentlerini ele geçiren HTŞ (Heyet’üt Tahrir-Şam) ve SMO (Suriye Millî Ordusu) birliklerinden oluşan muhalifler 8 Aralık günü sabah saatlerinden itibaren ise Başkent Şam’a ulaşmıştır. Rejim askerleri cepheden çekilerek bir varlık gösteremezken Suriye tarihinin bir dönüm noktası gerçekleşmiş, 61 yıllık Baas rejimi Rusya ve İran’ın da desteğini çekmesiyle son bulmuştur. Bölgedeki tüm aktörleri ve dolayısıyla Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bu önemli gelişmenin Ortadoğu’daki dış ve güvenlik politikalarında da bir kırılma noktası oluşturacağı şimdiden söylenebilir. Suriye Krizi ile yakından ilgilenen ve Rusya, İran gibi aktörler ile “Astana Sürecini” yöneten Türkiye’nin ise dış politikasında belirgin değişimlerin yaşanacağı saha dengeleri bağlamında ifade edilebilir.

Esad rejimi ile İlişkiler: Normalleşme Çabaları ve Ahlâkî Realizm

Türkiye, aslında birçok çevrelerce ifade edildiği gibi Suriye Krizinin etkilediği en önemli aktörlerden birisi olmuş, yaklaşık 6 milyon Suriyeli mülteciye ülke topraklarını açarak bulunduğu coğrafyada büyük bir sorumluluk altına girmiş ancak aynı zamanda ilkeli ve insani bir dış politika örneği sergilemiştir. Bununla beraber Suriye topraklarında özellikle Fırat Nehri’nin doğusunda teritoryal kontrol alanları inşa etmeye çalışan terör örgütü PKK/YPG ile de mücadele eden ve ulusal güvenlik öncelikleri çerçevesinde askeri operasyonlar (Zeytin Dalı, Barış Pınar, Bahar Kalkanı) gerçekleştiren Türkiye uluslararası platformlarda ise Suriye’de anayasal ve demokratik bir yönetimin kurulması gerektiğini ifade ederek bu sürece büyük destek vermiştir.

Türkiye; sınırına dayanan mültecilere “açık kapı politikası” çerçevesinde insani açıdan diğer ülkeler örnek olacak bir tavır göstermiş 2011 yılından bu yana siyasal, toplumsal ve ekonomik baskılara rağmen savaştan kaçarak ülkesine sığınan kitlelerin temel sosyal ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmıştır. Aynı zamanda Suriye sahasındaki dengeleri gözeten, sınırları boyunca bir “terör devleti/teröristan” kurulmasına müsaade etmeyen Türkiye’nin bu ilkeli ve vicdani politikası “ahlâkî realizm” olarak isimlendirilmiştir. İstanbul’da birçok kez Suriyeli muhaliflerin toplantılarına ev sahipliği yapan Türk Dışişleri birçok ülkenin Esad rejimi ile ilişkilerini normalleştirmesi karşısında muhaliflere destek vermeyi sürdürmüş ve mültecilerin gönüllü ve onurlu geri-dönüşü için gerekli koşulların sağlanması konusunda rejime birçok kez ifade etmiştir. Arap Birliği’nin Suriye’deki iç savaşın başlangıcında üyelikten çıkardığı Esad rejimini tekrar kabul etmesi, Avrupa’daki birçok ülkenin Esad yönetimiyle resmi ve diplomatik ilişkileri yeniden kurması karşısında dahi Ankara normalleşmeyi çok yüksek bir sesle dillendirmemiş ama istihbarat, güvenlik ve dışişleri bürokrasisi de Esad rejimi ile görüşmelerini sürdürmüştür. Rusya arabuluculuğunda hız kazanan normalleşme gündemi zaman zaman Tahran’ın çekincelerine ve engellemelerine takılsa da ABD’nin bölgeye ve krize olan angajmanının giderek azaldığı bir ortamda Türkiye; Mısır, BAE ve İsrail gibi ülkeleri de içerisine alan normalleşme gündemine Şam’ı da dahil etmekten kaçınmamıştır.

 

Bundan Sonra Ne Olacak? Suriye’de “Devlet İnşası” Süreci ve Türkiye’nin Rolü

 

Türkiye’nin normalleşme çabalarına kesin ve net bir karşılık vermekten kaçınan, ülkedeki Türk askeri varlığının topraklarını terk etmesi gibi şartlar koşan, daha sonra ise sahada gittikçe ağır yenilgiler almaya başlayan Esad rejimi 2024’ün sonlarına doğru çöküşe girmiştir. HTŞ ve SMO birliklerinin hızlı ilerleyişi karşısında ülkenin önemli kentlerinin ve en son başkent Şam’ın düşüşü 2011’de başlayan Arap devrimlerinin bir diktatörü daha değiştirmesiyle sonuçlanmış, Esad tıpkı Muammer Kaddafi, Ali Abdullah Salih, Hüsnü Mübarek gibi iktidarını bırakmak zorunda kalmıştır. Rusya’ya iltica eden Esad ve ailesi geride zulüm ve işkencelerle dolu bir yönetim mirası bırakmış, muhalifler rejimin gözaltında tuttuğu bütün mahkûmları serbest bırakarak ülkede yönetimi ele geçirdiklerini ilan etmiştir. Suriye’de yaşananlar toplumsal, ulusal, bölgesel ve uluslararası boyutları bulunan ve kısa zamanda bölgedeki güç ve güvenlik dengesi üzerine yansımaları olacak şüphesiz hassas ve önemli gelişmeleri işaret etmektedir.

Suriye’nin tıpkı Saddam rejimi sonrası Irak’a benzer bir biçimde federal bir yapıya evrilip evrilmeyeceğini, ya da Esad sonrasında bölgesel ve küresel aktörlerin katkılarıyla demokratik ve üniter bir devlet formunun inşa edilip edilemeyeceğini hiç kuşkusuz yeni gelişmeler ve önümüzdeki günler belirleyecektir. Ancak rejimin çekilmesi sonrasında Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması bakımından henüz bölgedeki terör gruplarının, devlet-dışı aktörlerin ve Şii milislerin tamamının temizlendiğini söylemek oldukça zor. Dahası bu süreçte Suriye üzerinde belli bir tahakküm kurmuş Rusya’nın nasıl bir yol izleyeceği, İran’ın tavrı ve Trump sonrası ABD’nin yeni Suriye politikası gibi parametreler de belirleyici bir unsur olacaktır. Bölgesel bir güç ve aktör olarak Türkiye ise bu aşamada Suriye’deki yeni devlet-inşası sürecine aktif destek vermenin ötesinde kendi ulusal güvenlik politikasına aykırı bir denklemin üretilmesine de elbette karşı çıkacaktır. Keza Türkiye bu hususta Esad rejiminin çöküşünün ardından bölgedeki terör örgütlerinin etkinlik kazanmasına ve ulusal güvenliğini tehdit etmesine izin vermeyeceğini bir kez daha kesin bir dille ABD’ye ve Rusya’ya iletmiştir.

Suriye Krizinde etkili olan küresel ve bölgesel bütün aktörlerle irtibat halinde olan Türkiye, yüzyıllara sâri devlet geleneği ve tecrübesiyle yaklaşık 13 yıldır destek verdiği muhaliflerin “devlet-inşası” sürecine de azami katkı sunacaktır. Bu aşamada 2003 sonrasında Irak için olduğu gibi Suriye’nin de toprak bütünlüğünü savunan Ankara, bundan sonraki süreçte hem masada hem sahada olmaya özen gösterecektir. Kısacası diplomatik, siyasi, askeri açılardan Suriye’nin yeniden yapılanma sürecinde etkin bir aktör olarak görev almaya hazır olan Türkiye sert ve yumuşak güç enstrümanlarını bir arada kullanacaktır. Baas rejiminin devrilmesinin ardından toplumun tüm katmanlarını temsil eden kuşatıcı ve meşruiyete sahip bir siyasal sistemin ortaya çıkarılması noktasında Türkiye öteden beri olduğu gibi Suriye halkına destek verecek ve siyasal, sosyal ve ekonomik kapasitesinin güçlendirilmesi noktasında yardımcı olacaktır.

Esad Rejimi Sonrası Türk Dış Politikasında Suriye: SWOT Analizi

Suriye’de Esad rejimi sonrasında nasıl bir devlet-inşa sürecinin gerçekleşeceği şu an için çok bilinmeyenli bir denkleme benzese de sahadaki birtakım ipuçları ortaya birkaç alternatif senaryo çıkarmaktadır. İsrail-Hamas savaşının devam ettiği bir bölgesel istikrarsızlık atmosferinde Suriye’nin konumu ve Esad-sonrası gelişme dinamikleri bölgedeki birçok aktörün dış politikasını olduğu gibi Türkiye’nin de Ortadoğu ve Suriye politikasını etkileyip dönüştürecektir. Bu bağlamda alternatif senaryolar kapsamında Esad/Baas rejimi sonrası Suriye’nin geleceği Türk dış politikası açısından birtakım avantajlar sunmasının yanında bazı riskler ve tehditleri de söz konusu edebilecektir. Bu ülkenin Türk dış politikası açısından önümüzdeki süreçte ifade ettiği anlam, taşıdığı fırsat ve avantajlar yanında içerdiği muhtemel risk ve tehditler burada “SWOT Analizi” ile değerlendirilmeye çalışılacaktır. SWOT Analizi; sosyal bilimlerde giderek yaygın bir şekilde kullanım alanı bulan, herhangi bir strateji, süreç veya projenin güçlü, zayıf yönleri ile taşıdığı fırsatlar ve tehditleri ayrıntılı bir şekilde karşılaştırmaya yarayan bir metottur.

SWOT Analizi dört sütunlu bir tabloya yerleştirilen; güçlü yönler, zayıf yönler, fırsatlar ve tehditlerin detaylı karşılaştırılması sonucu geleceğe yönelik plan ve strateji oluşturma amacı ile gerçekleştirilen bir analiz çalışmasıdır. Bu nedenle burada Esad sonrası dönemde muhaliflerin yönetimi ele geçirdiği halihazırdaki Suriye’nin statüsünün Türk dış politikası açısından SWOT Analizi yardımıyla bir çözümlemesi yapılmaya çalışılacaktır.

Türkiye’nin muhaliflere yaklaşık 13 yıldır siyasi, askeri ve diplomatik katkı sunması nedeniyle galip gelen muhaliflerin kuracağı yeni hükümetle olumlu ilişkilere sahip olacak olmasıİç siyasi, ekonomik ve toplumsal baskılar, Suriye politikasına yöneltilen eleştirilerEsad sonrası Suriye’nin yeniden inşasındaki etkin rolün Ortadoğu ülkeleri nezdinde Türkiye’nin bölgesel gücüne katkılarıÜlkedeki varlıkları henüz sona ermemiş olan ve güvenlik tehditleri barındıran terör örgütlerinin muhtemel saldırıları
İran ve Rusya’nın aksine Türkiye’nin bölgeyle olan tarihi ve kültürel yakın ilişkileri (yumuşak güç enstrümanları) Suriye’yi 400 yıl yöneten Osmanlı Devleti’nin halefi sayılmasıRusya ve İran gibi aktörlerin Suriye sahasında devam eden askeri angajmanları ve jeopolitik manevra kabiliyetleriKuzey Suriye’de (Rojova) etkinlik kurmaya çalışan PKK/YPG unsurlarının yeni rejim ile iş birliği neticesinde bölgeden temizlenmesi ve ulusal güvenliğe yönelik tehdidin bertaraf edilmesiSuriye’deki yeni devlet-inşa sürecinde Türkiye’nin ön plana çıkmasını istemeyen İran, Mısır, Suudi Arabistan ve İsrail gibi bölgesel rakiplerin sınırlama çabası
Suriye topraklarında faal askeri üsler ve gözlem noktalarının bulunması (sert güç enstrümanları)Bölgede bulunan yabancı askeri üsler, CIA, CENTCOM ve ABD 6. Filosunun bölgedeki faaliyetleriSuriye’deki yeni rejime sunulacak yardımlar ve iş birliği kapsamında Türkiye’nin sınır-ötesi etki alanının genişlemesi, jeopolitik derinliğinin artması ve kamu diplomasisi kapasitesinin gelişmesiBölgenin kolonyal geçmişinde ve yakın tarihinde etkili olan Batılı aktörlerin (ABD, İngiltere, Fransa vb.) Türkiye aleyhine muhtemel dezenformasyon ve istihbarat faaliyetleri
Arap Devrimlerinin başından itibaren bölgede demokratik bir rejim olarak Türkiye’nin örnek gösterilen “model ülke” imajının güçlenmesi

 

Suriye’nin yeniden inşa sürecinin ve demokratik bir rejimin sürdürülebilirliğinin uzun bir zaman dilimine ihtiyaç duyması ve bu zaman zarfının büyük ekonomik kaynak gerektirmesiIrak Merkezî Hükümeti ile hayata geçirilen “Kalkınma Yolu” benzeri projelerin yeni Suriye rejimi ile de planlanmasının yolu açılması, Baas rejimi mirası olan Hatay sorunu, Su sorunu gibi meselelerin tarihe karışmasıFilistin-Lübnan-Suriye istikametinde devam etmekte olan ve giderek yaklaşan İsrail’in saldırgan yayılmacılığı

 

Bulgular ve Sonuç

 Esad rejiminin kalıntılarından arındırılan ve muhalif güçlerin denetimine geçen Suriye’nin güncel statüsünden hareketle ve öne çıkan senaryolar bağlamında Türk dış politikasının sahip olduğu “güçlü yanları”, “zayıf yanları”, “avantaj/fırsat” ve “tehdit/riskleri” ele alarak karşılaştıran SWOT Analizi neticesinde;

Ülkede beklentileri karşılayan çağdaş, çoğulcu, toplumsal meşruiyete sahip, katılımcı, kuşatıcı ve üniter bir siyasal sistemin inşa edilmesi noktasında Türkiye’nin katkı sunacak kapasitede bir ülke olduğu görülmüştür. Baas rejimi sonrası yeni dönemde ülkenin sosyo-ekonomik açıdan ve altyapı bakımından yeniden inşası noktasında Türkiye’nin hem yumuşak hem de sert güç enstrümanlarını kullanabilecek olması ile 13 yıldır muhaliflere verdiği kesintisiz destek ve Ortadoğu’daki “model ülke” konumunu “güçlü yönleri” olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte Türkiye’nin iç ekonomik sorunlarının, toplumsal ve siyasal baskılar yanında diğer bölgesel ve küresel aktörlerin hamleleriyle karşılaşmasının, ABD menşeli aktörlerin istihbarat ve karşı-istihbarat faaliyetleri ile Suriye’deki barış ortamının sürdürülebilir bir noktaya evrilmesinin uzun bir zaman, büyük çaba ve önemli ölçüde bir ekonomik kaynak gerektirmesinin ise Türkiye açısından beliren “zayıflıklar” olduğu saptanmıştır. Esad sonrası Suriye’nin güncel statüsünün Türkiye’ye sunduğu “fırsatların” ise bu süreçte üstlenilen etkin rolün Ortadoğu politikalarında Türkiye’nin elini yükseltmesine katkı sunması, PKK terörünün buradaki itibarını kaybederek değersizleşmesi, Türkiye’nin en uzun (911 km.) sınıra sahip komşusu ile iş birliği ve istikrarın söz konusu olduğu yeni bir dönemin başlaması ihtimali olduğu değerlendirmiştir. Son olarak bu süreçteki “tehditlerin” ise ülkedeki varlıkları henüz sona ermemiş terör örgütleri, silahlı devlet-dışı aktörler, bölgesel aktörlerin karşı-hamleleri, küresel aktörlerin etkinlik bozucu girdileri/faaliyetleri ile artan İsrail saldırganlığının Suriye topraklarına taşınması olduğu belirlenmiştir.

 

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve UDİAD’ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

 

Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği

Hakkımızda

Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği, diplomasi ve uluslararası ilişkiler alanında derinlemesine bilgi edinmek, sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında araştırmalar yapmak, bilgiyi işlevsel hale getirerek akademik yayınlar yapmak, seminer, konferans ve eğitim faaliyetleri düzenlemek amacıyla kurulmuş bir sivil toplum kuruluşudur.

This Pop-up Is Included in the Theme
Best Choice for Creatives
Purchase Now