Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Arktik’teki Küresel Rekabetin Yükselişi

Kuzey Kutbu’nun uluslararası ilişkilerdeki genel gündemdeki rolü hızla artmaktadır. Son birkaç yıl içinde Rusya ve ABD resmi Kuzey Kutbu stratejilerini kabul etmiş veya güncellemiştir. Bu sürecin temelinde iklim değişikliği vardır: Kuzey ekosistemlerinin özellikleri nedeniyle, son yıllarda Kuzey Kutbu’nda yüzey sıcaklığındaki artış, dünya ortalamasından iki kat daha hızlı gerçekleşmiştir. Bugün Kuzey Kutbu, gezegendeki iklim değişikliği süreçlerini incelemek için ana küresel laboratuvar haline gelmiştir. 21. yüzyılda neredeyse her yıl sıcaklık rekorları kaydedilmektedir.

Bu durum bir yandan, kaynakların keşfi ve ulaşımın gelişimi açısından Arktik bölgelerinin daha erişilebilir hale gelmesine yol açmaktadır. Diğer yandan ise, iklimsel risklerin hızlı bir şekilde artmasına neden olmakta, bunların etkileri sadece Arktik bölgesiyle sınırlı kalmamaktadır. Bunlar arasında sürekli donmuş toprakların erimesi, altyapı için tehditler oluşturması ve teknolojik felaket riskini artırması, kıyı erozyonu, sel olaylarının artışı ve yerli nüfus için yaşam tehditlerinin yükselmesi yer almaktadır. Ancak daha da önemlisi, Arktik koşullarında iklim tehdidi, Arktik ülkeleri için alışılmadık bir güvenlik tehdidinden, oldukça geleneksel bir tehdit haline dönüşmektedir. ABD ile Çin ve Rusya arasındaki rekabetin kızıştığı ve Pekin’in giderek daha atak bir dış politika yürüttüğü ortamda, iklim değişikliği Arktik bölgesine yönelik ilgiyi artırmakta; bu durum Arktik ülkeleri arasında rekabetin yoğunlaşmasına ve bölgedeki genel rekabetin genişlemesine neden olmaktadır. Bu, bölgedeki askeri-politik gerilim seviyesini yükselterek, Arktik bölgesinin genel sürdürülebilirliği açısından önemli riskler taşımaktadır.

Öncelikle, Kutup Bölgesi’nin buzuldan “açılması”, giderek artan erişilebilirliği ve dünyanın iklim süreçlerine olan bağımlılığı, kutup dışı ülkeler tarafından kuzey kutup gündemine dahil edilmek üzere kullanılmaktadır. Avrupa Birliği son yıllarda, Arktik iklim değişikliği konusunda çeşitli belgeler yayımlamıştır. 2013 yılında Çin, Japonya, Güney Kore, Hindistan ve Singapur, Arktik Konseyi gözlemcileri arasında yer aldı. Tüm bölgesel olmayan ülkeler arasında Çin, Arktik’teki en aktif rolü oynamaktadır. Çin ekonomisinin göreceli olarak hızlı bir şekilde toparlanmasının yanında, dünyanın bazı bölgelerinde yaşanan uzun süreli krizden çıkış, Pekin’in küresel etkisini artırma fırsatı sunmaktadır.

Çin’in Kuzey Kutbu’ndaki hırslarının abartılmaması gerektiği (Çin, Güneydoğu ve Orta Asya ile Afrika’daki altyapı ve ulaşım yollarının gelişimini çok daha dikkatli bir şekilde izliyor ve yatırım yapıyor; Antarktika programına ayırdığı kaynaklar, Kuzey Kutbu’ndaki girişimlere göre belirgin şekilde daha fazladır), 2018 yılında yayınladığı “Beyaz Kitap” ile Çin, Kuzey Kutbu’ndaki alanları ve kaynakları kullanma konusundaki çıkarlarını ve bölgenin yönetiminde yer alma arzusunu açıkça ortaya koymuştur. Çin, Kuzey Kutbu’ndaki çıkarlarını geliştirmek için başta İzlanda, Norveç, Grönland ve Danimarka olmak üzere çeşitli ülkelerle ikili ekonomik iş birlikleri kurarak bir ortaklık ağı oluşturmaktadır; bu ağın doğal bir paydaşı olarak Rusya da sürece dahil edilmiştir. Bugün Rusya, Çin’in Kuzey Kutbu’ndaki tek ve alternatifsiz ortağı olmamakla birlikte, Çin’in diğer Kuzey Kutbu ülkelerindeki (İzlanda, Danimarka, Kanada) ekonomik genişlemesi, büyümekte olan politik baskının gölgesinde gerçekleşmektedir. Bu çatışmanın derinleşmesiyle birlikte Rusya’nın Çin için Kuzey Kutbu’ndaki bir ortak olarak önemi artacaktır.

Çin’in Kuzey Kutbu’na olan askeri ilgisi henüz gelişim aşamasındadır. Çin gemi inşaat endüstrisinin, artırılmış buz sınıfına sahip atomik buz kırıcılar ve büyük ikmal gemilerinin yapımına yönelik çalışmalar yaptığı bilinmektedir. Ancak şu anda çalışmaların, görünüşe göre, tamamen gerçek olan yüzer nükleer santrallere yönelik projelerden farklı olarak, inisiyatif ve araştırma niteliğinde olduğu belirtilebilir.

İkincisi, Arktik buzullarının erimesi, ABD-Rusya ve ABD-Çin rekabetinin Arktik’e kaymasına neden oluyor. ABD’nin Arktik politikası kasıtlı bir şekilde anti-Rus ve anti-Çin karakterine sahiptir. 2019, 2020 ve 2021 yıllarında Savunma Bakanlığı, Hava Kuvvetleri Departmanı ve Kara Kuvvetleri Departmanı tarafından kabul edilen Arktik stratejilerinde açıkça belirtiliyor ki, Arktik’in çoğunlukla uluslararası iş birliği bölgesi olarak kaldığı dönem geride kalmıştır. Arktik’in buzlarından kurtulması, onu “büyük güçlerin rekabet koridoru” haline getiriyor. Bu da rakip devletlere (yani Rusya ve Çin’e) ABD topraklarına ve kritik öneme sahip altyapılara hızlı erişim sağlıyor. Rusya, resmi olarak Arktik’te ABD’nin muhalifi olarak ilan edilmiştir ve bu bölgedeki politikası, ABD’nin ulusal güvenliğine bir tehdit ve uluslararası düzene bir meydan okuma olarak görülmektedir. Arktik’teki askeri dinamik, yalnızca Rusya’nın ve bazı NATO ülkelerinin eylemleriyle değil, aynı zamanda ABD-Çin rekabetinin seyriyle de şekillenmektedir.

Böylece, Kuzey Buz Denizi’nin, Arktik ülkelerin özel çıkarlar bölgesinden “normal” uluslararası deniz sularına dönüşme meselesi ortaya çıkıyor; bu sulara, ilk bakışta, BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin “Buzla Kapatılmış Alanlar” başlıklı 234. maddesi uygulanmayabilir. Bu madde, Arktik ülkelere sadece 12 deniz mili olan kıyı sularının değil, aynı zamanda 200 deniz mili genişliğindeki özel ekonomik bölgelerin de tekil kontrol hakkını vermektedir. Bu durumda, devletlerarası ilişkiler ve rekabetin geleneksel uygulamaları burada geçerli hale gelebilir. 234. maddenin statüsü üzerine uzman tartışmaları ABD’de hem hükümet komisyonları çerçevesinde hem de düşünce kuruluşları platformunda, özellikle de Wilson Merkezi’nde sürmektedir.

BM’nin 234. Maddesi temelinde oluşturulan mevcut hukuki rejimin bulanıklaşması ve Arktik’in “olağan deniz” haline gelmesi, öncelikle bölgenin militarizasyonunun hızlanması, askeri-politik gerilimin artması ve doğrudan askeri çatışma risklerinin derinleşmesi ile sonuçlanabilir. ABD, resmi Arktik stratejilerinde, Moskova’nın Arktik su alanı üzerindeki münhasır kontrol iddialarını tanımadıklarını ve bunları “seyir özgürlüğünün korunması” bahanesiyle sürekli olarak varlıklarını belirtmek suretiyle tartışacaklarını açıkça ifade ediyor. Arktik’in askeri güvenlik ve ekonomik gelişim açısından stratejik önemi nedeniyle Rusya, meydana gelen olaylara kayıtsız kalamayacaktır ve bölgedeki askeri varlığını artırarak “askeri üs” konumuna dönüşürecektir.

Küresel güç rekabeti ve iklim değişikliği Arktik bölgesinde önemli etkiler yaratırken, mevcut kontrol rejiminin deniz kaynakları üzerindeki belirsizliği ve bölgeye yönelik kontrolsüz faaliyetlerin varlığı, kırılgan ekosistemler üzerinde ciddi baskılar oluşturmaktadır. Aslında kavramsal dönüşüm süreci halihazırda başlamıştır; birçok ülke, Arktik’in korunmasına yönelik uluslararası iş birliğini güçlendirmek yerine, bölgeyi ekonomik faaliyetlere daha açık hale getirme yönünde adımlar atmaktadır. Bu çerçevede, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 234. maddesi, kıyı devletlerinin özel ekonomik bölgeleri boyunca uzanan ve ekolojik açıdan hassas sularda koruma önlemleri alabilmesini sağlayan en önemli hukuki dayanak olarak öne çıkmaktadır. Ancak buz örtüsünün azalması, Arktik ekosistemlerin ekonomik faaliyetlere karşı daha dirençli hale geldiği anlamına gelmez. Aksine, bu durum yeni ve daha etkili önleyici stratejilerin geliştirilmesini zorunlu kılmakta; zira ortaya çıkabilecek çevresel krizler yalnızca bölgesel değil, küresel etkiler yaratma potansiyeline sahiptir.

Belirtilen uluslararası eğilimler, bölgedeki önemli uluslararası kuruluşun ve Arktik uluslararası yönetiminde başlıca kurum olan Arktik Konseyi’nin faaliyetleri üzerinde olumsuz etki yapmaktadır. Geleneksel olarak, Arktik Konseyi içindeki tartışılan konuların çerçevesi ve esnek etkileşim formatı, “büyük politikaların” müdahale etmediği verimli iş birliğinin teminatıydı. Ancak şimdi, önde gelen Arktik güçler arasındaki artan rekabet ve Arktik olmayan ülkelerin bölgede daha fazla rol oynama arzusu, Konseyin geleneksel alanlarındaki iş birliği potansiyelini kısıtlamaktadır.

2019 yılında yapılan Arktik Konseyi Bakanlar Toplantısı’nda, üye ülkeler arasında ortak bir uzlaşının sağlanamaması nedeniyle nihai deklarasyon kabul edilememiştir. Bu dikkat çekici durumun temelinde, Amerikan delegasyonunun iklim değişikliği meselesinin nihai belgeye mutlaka dahil edilmesi yönündeki ısrarı ile diğer tarafların bu konuda uzlaşamaması yatmaktadır. Bu anlaşmazlık, bölgesel iş birliğini zorlaştıran küresel çevre politikalarındaki görüş ayrılıklarını gözler önüne sermiştir. Aynı toplantı, o dönemdeki ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun, Rusya’nın Arktik politikalarına geleneksel eleştirilerin yanı sıra, ayrıca Çin’i de Arktik’teki genişleme ve saldırganlıkla suçladığı konuşması ile hatırlanmaktadır.

Arktik Konseyi, mevcut koşullar altında bölgedeki faaliyetlerin koordinasyonu ve iş birliği sağlanması konusunda giderek daha yetersiz bir konuma düşmektedir. Bu süreçte, Arktik çevresinde oluşan yeni uluslararası etkileşim ağları, Arktik Konseyi’yle olan bağlantılarını azaltmakta ve hem Arktik ülkeleri hem de bölge dışı aktörleri eşit şekilde kapsayan alternatif bir kurumsal yapı ortaya çıkmaktadır. Bunlar arasında, örneğin, 2017 yılında Arktik’teki denizcilik süreçlerini düzenlemek için Uluslararası Denizcilik Örgütü tarafından kabul edilen Kutup Kodu, 2016’dan beri gerçekleştirilen Arktik araştırmalarıyla ilgilenen 20 ülkenin Uluslararası Hükümetlerarası Bilimsel Forumu ve 2018’de Rusya, ABD, Kanada, Norveç, Danimarka, İzlanda, Japonya, Güney Kore, Çin ve AB tarafından imzalanan Kuzey Buz Denizi’nin merkezi kısmında düzenlenmemiş balıkçılığın önlenmesine yönelik Anlaşma bulunmaktadır. Arktik devletlerinin merkezi rolünü korurken, karar alma sürecinde esnekliğin artırılması ve bölgesel olmayan aktörlerin Arktik gündemindeki yerinin daha fazla dikkate alınmaması durumunda, Arktik Konseyi’nin uluslararası bir kurum olarak etkinliği kaçınılmaz olarak azalacaktır.

 

Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği

Hakkımızda

Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği, diplomasi ve uluslararası ilişkiler alanında derinlemesine bilgi edinmek, sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında araştırmalar yapmak, bilgiyi işlevsel hale getirerek akademik yayınlar yapmak, seminer, konferans ve eğitim faaliyetleri düzenlemek amacıyla kurulmuş bir sivil toplum kuruluşudur.

This Pop-up Is Included in the Theme
Best Choice for Creatives
Purchase Now