Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Küresel Protestoların Siyasi Etkileri: Hükümetler ve Uluslararası İlişkiler Üzerine Yansımalar

Yazar: Beste Sena CANİKLİ

Son yıllarda dünya genelinde meydana gelen protesto dalgaları, yalnızca toplumsal hoşnutsuzluğun bir yansıması değil, aynı zamanda devletlerin yönetimlerini, demokratik kurumların işleyişini ve uluslararası ilişkilerin güç dengelerini doğrudan etkileyen dinamik süreçler haline gelmiştir. 2024 ve 2025 yıllarında farklı coğrafyalarda patlak veren halk hareketleri; ekonomik kriz, demokratik gerileme, çevresel sorunlar ve toplumsal eşitsizlik gibi ortak temalar etrafında şekillenmiştir. [1]

Protesto Dalgasının Küresel Seyri: Temalar ve Örnekler

Demokratik rejimlerde kurumsal çerçeve içerisinde meşrutiyet kazanmış ve hukuki güvencelerle desteklenmiş olan sokak protestoları ile toplumsal hareketler, siyasal katılımın kurumsallaşmamış biçimleri olarak yalnızca alternatif ifade kanalları sunmakla kalmaz; aynı zamanda iktidar yapıları üzerinde baskı oluşturarak mevcut siyasal düzenin istikrarını ve gündelik işleyişine zorlayıcı bir etki yaratabilirler.[2] 2024’ün ortalarında Bangladeş’te başlayan kitlesel halk hareketleri, yakıt ve gıda fiyatlarının artışına karşı bir tepki olarak gelişmiştir. Ancak protestolar, hızla hükümetin otoriter yönetim tarzına ve muhalefeti bastırma politikalarına yönelmiştir.[3] Bu sürecin ardından Hindistan ile Bangladeş arasında sınır güvenliği ve iç işlerine müdahale suçlamaları bağlamında diplomatik gerilim artmıştır.  Benzer şekilde Fransa’da emeklilik reformuna karşı sokağa dökülen milyonlarca kişi, neoliberal ekonomik politikaların halk üzerindeki etlilerini görünür kılmış ve hükümetin kararlı tutumu karşısında sendikalarının uluslararası dayanışma çağrıları artmıştır.[4] İran’da ise kadınların öncülüğünde başlayan özgürlük talepleri, rejimin toplumsal cinsiyet temelli baskıcı yapısına karşı bir meydan okuma niteliği taşımaktadır.[5]

2024 yılı itibariyle Sırbistan, hükümetin yolsuzluk karşıtı reformlar için atacağı adımları geciktirmesi ve Novi Sad tren kazasında ihmaller sonucu 15 kişinin hayatını kaybetmesi nedeniyle büyük protestolar yaşanmıştır. Bu gösteriler, hükümetin politikalarına karşı halkın sabrını taşırmış ve Avrupa Birliği üyelik müzakerelerinde ilerleme sağlanması adına sokaklara dökülmüştür. Aynı dönemde Gürcistan’da gençlerin öncülük ettiği sokak eylemleri, Batı entegrasyonun hayati olduğu yönündeki söylemleri öne çıkarmış ve hükümetin Rusya’ya yakın adımları protestoların doğrudan hedefi haline gelmiştir.[6]

Yunanistan’da ise Tempi tren kazasının ardından patlak veren protestolar, yalnızca bir ulaştırma faciasının ardından duyulan öfkeyi değil aynı zamanda devletin ihmalkarlığı ve şeffaf olmayan kamu yönetimi anlayışına karşı duyulan genel hoşnutsuzluğu da yansıtmıştır.[7] Öte yandan Almanya’da 2024 ve 2025 boyunca İsrail – Filistin çatışmaları bağlamında hem de ekonomik talepler ekseninde protestolar yoğunlaşmıştır. Filistin’le dayanışma gösterileri kamuoyunu ikiye bölmüş; antisemitizm tartışmaları alevlenmiştir. Aynı zamanda Almanya’da çiftçiler tarımsal sübvansiyonların azaltılması ve yeşil mutabakat kapsamında getirilen yeni düzenlemelere karşı traktörlerini kullanarak yol kapatma eylemi düzenlemiş, bu protestolar Hollanda ve Fransa başta olmak üzere diğer Avrupa ülkelerine yayılmıştır.[8] Avrupa Birliği genelinde çiftçilerin gerçekleştirdiği bu eylemler, kırsal kesim ile kent merkezli çevre politikaları arasındaki çelişkileri gün yüzüne çıkarmıştır.[9]

2024 sonlarına doğru Amerika Birleşik Devletleri’nde üniversite kampüslerinde başlayan ve Gazze’de yaşanan insanlık dramına karşı şekillenen öğrenci protestoları, Biden yönetiminin İsrail politikasına yönelik iç muhalefeti gözler önüne sermiştir. Gösterilerin bazı eyaletlerde şiddetle bastırılması, polis şiddeti tartışmalarını yeniden canlandırmış, bu durum ABD’nin küresel insan hakları söyleminde tutarsızlık eleştirilerine maruz kalmasına neden olmuştur.[10]  İtalya’da ise hem öğrenciler hem de genç işsizler tarafından yürütülen protestolar, hükümetin ekonomik politikalarına ve gözmen karşıtı söylemleri karşı güçlü bir tepki oluşturmuştur. [11]

Son yıllarda yaşanan bu geniş protesto yelpazesi, yalnızca ulusal hükümetlerin iç politikalarında sınırlı kalmamış aynı zamanda uluslararası ilişkilerde yeni kırılmalar ve yeniden hizalanmalara sebep olmuştur. Bu protestoların ortak noktası, merkezi yönetimlerin halk taleplerine karşı geliştirdiği benzer tepkilerde yatmaktadır: İnternet kesintileri, güvenlikçi politikalar, polis şiddeti ve yasaların sertleştirilmesi.[12] Yaşanan bu durumlar, otoriter rejimlerin baskın olduğu toplumlar ve daha demokratik olan toplumlar arasındaki çizgiyi net bir şekilde ifade etmektedir. Ayrıca protestoların giderek artan şekilde küresel dayanışma ve dijital ağlar yoluyla birbirini etkilediği gözlemlenmektedir. Böylece yerel görünen bir protesto, çok daha geniş bir bölgesel ya da uluslararası yankı uyandırabilmektedir.

Toplumsal Hareketlerin Ulusötesi Yankıları: Diplomatik Gerilimler ve Medya Alanındaki Yansımalar

Son iki yılda yalnızca hükümet politikaları değil, uluslararası ilişkiler ve medya düzenlerinin de kökten sarsıldığı bir dönem olarak tarihe geçti. Farklı kıtalarda, farklı taleplerle ortaya çıkan protestolar, ulusal çıkar hesaplarından küresel diplomatik çatışmalara kadar çok boyutlu etkiler yarattı. Bu protestoların dünya çapında etkisi yalnızca sokaklarda değil, medya aracılığıyla da geniş bir yankı uyandırdı. Medyanın protestoları inşa etmesi toplumsal algıları şekillendirmesi ve hükümetlerin bu hareketlere karşı stratejiler geliştirmesi, olayların uluslararası düzeyde nasıl algılandığına dair belirleyici bir rol oynadı. Hem geleneksel medya hem de dijital medya platformları protestoların yayılmasında, katılımcıların taleplerinin duyurulmasında ve hükümetlerin tepkilerinin izlenmesinde kritik bir faktördü.[13]

  1. Bangladeş: Temmuz Ayaklanmaları ve Hindistan Gerilimler

2024 yılının temmuz ayında Bangladeş’teki protestolar, hükümetin yolsuzluk ve şeffaflık konusundaki yetersizliği ve seçim sürecindeki manipülasyonlara karşı halkın öfkesini gösterdi. Başta Dhaka olmak üzere büyük şehirlerde halk sokaklara döküldü ve protestoların büyümesiyle birlikte peşinden şiddeti de getirdi. Hükümetin sert tepkisi, protestoları bastırmak için orduyu görevlendirmesi ve sosyal medya erişimini sınırlaması, içerideki demokrasi krizini daha da derinleştirirken, dünya çapında da bu hareketler geniş yankı uyandırdı. Medya, özellikle sosyal medya üzerinden hızla yayılan görüntüler bu krizin uluslararası boyutlara ulaştırdı.

Protestoların bir diğer önemli boyutu ise, Hindistan ile olan diplomatik ilişkilerinin gerilmesiydi. Hindistan hükümeti, Bangladeş’in medyaya da yayılan göstericilere karşı sert tutumunu eleştirerek bu olayın bölgede daha geniş bir insani krize yol açmasından endişe etti ve şiddetin durdurulması için çağrıda bulundu. Bu durum, iki ülke arasında daha önce de var olan gerilimleri derinleştirerek sınır güvenliği, su paylaşımı ve bölgesel iş birlikleri gibi konularda diplomatik bir kriz yaşanmasına yol açtı.[14]

  1. Fransa: Emeklilik Reformu ve Sarı Yelekliler

Fransa, 2024 yılında emeklilik reformu üzerine kitlesel protestolarla gündeme geldi. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un önerdiği reforma karşı çıkan halk, emeklilik yaşının yükseltilmesini ve diğer kesintileri kabul etmedi. Bu durum daha önce Sarı yelekliler hareketinin tekrar canlanmasına neden oldu. Fransa genelinde halk grevlere ve büyük gösterilere katıldı. Paris sokakları, hükümetin politikalarına karşı olan öfkesini dile getiren binlerce göstericiyle doldu. Grevler, ulaşımı felç ederken hükümetin reforma dair geri adım atmaması toplumsal kutuplaşmayı derinleştirdi. Medyanın bu süreçteki rolü büyüktü; geleneksel medya ve sosyal medya üzerinden tartışmalar, halkın hükümete karşı olan öfkesini artırırken aynı zamanda da hükümetin reformu savunan politikalarını da meşrulaştırmaya çalıştı. Avrupa Birliği’nin Fransa’yı ekonomik sürdürülebilirlik ve sosyal dengeyi sağlama adına daha fazla reform yapmaya zorlaması, ülke içinde yaşanan şiddet olayları, Fransa’nın uluslararası imajına zarar verdi ve reformun başarıya ulaşmaması, halkın ekonomik eşitsizlik ve sosyal adaletsizlik konusundaki hükümete duyduğu güvensizliği daha da arttırdı. [15]

  1. İran: Mahsa Amini’nin Ardından Süregelen Direniş

2024’ün sonlarına doğru İran’daki protestolar 2022 yılında Mahsa Amini’nin ahlak polis tarafından başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle tutuklanmasının ardından yaşadığı ağır şiddetin bir sonucu olarak ölmesi üzerine başladı. Bu olay ülke çapında büyük bir halk hareketini tetikledi. Kadın hakları, başörtü yasağı ve devletin baskıcı tutumlarına karşı yükselen bu hareket, İran’ın en büyük toplumsal direnişlerinden birini oluşturdu. İran rejiminin sert müdahalesi, çok sayıda can kaybına ve kitlesel tutuklanmalara yol açtı. İran hükümeti, protestoları medya aracılığıyla küçümsemeye çalıştı. Ancak medya İslam Devrimi’nin ardından bu büyük protesto dalgasının, hükümetin zayıflığına dair uluslararası bir gösterge olarak yorumladı.[16]

İran’ın karşılaştığı protestolar, Batı’nın özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’nin diplomatik müdahalesine yol açtı. Ancak yönetim, Batı’yı İran iç işlerine müdahale etmekle suçladı ve dış devletlere karşı tutumunu sertleştirdi. Aynı zamanda, bu protestolar Orta Doğu’daki diğer hükümetlerin gözünü korkuttu ve rejim karşıtı hareketlerin daha fazla büyümesine yol açabileceği endişesi ile daha katı önlemler alındı.

  1. Sırbistan : Novi Sad Kazası ve Avrupa Birliği Baskısı

Sırbistan’da büyüyen protestoların temelinde, hükümetin yıllardır sürdürdüğü demokratik reformlara direnç, sistemli yolsuzluklar ve ulaşım altyapısındaki ihmaller yer aldı. Özellikle temmuz ayında meydana gelen Novi Sad tren kazası, kamuoyunun sabrını taşıran son damla oldu. Kazada 15 kişi hayatını kaybetti, olayın ardından ulaştırma bakanlığına ait bazı ihalelerde usulsüzlük yapıldığına dair belgeler medyaya sızdırıldı.[17]

Kazayla birlikte halkın giderek artan öfkesi başkent Belgrad olmak üzere diğer şehirlerde de geniş katılımlı yürüyüşlere yol açtı. Göstericiler sadece kazanın değil, süregelen altyapı ihmallerinin bu alanda yapılan yolsuzlukların da hesabının verilmesini talep etti.[18] Medyada kamu yayın organları, kazanın insan hatası olduğu yönünde yayınlar yaparken; bağımsız medya, hükümete yakın inşaat firmalarının sorumluluğunu gündeme taşıdı. Protestoların hükümet tarafından medyada sansürlenmesi, sosyal medya üzerinden örgütlenmeyi güçlendirdi. Özellikle genç kuşak sokaklara çağırıldı ve aylar süren protestolarda “Kan ve raylarda”, “Bu kaza değil, cinayet” gibi sloganlar protestolarda dikkat çekti.[19]

Bu gelişmeler, Avrupa Birliği cephesinde ciddi yankı buldu. Avrupa komisyonu, Novi Sad kazası sonrası yayımladığı bildiride, altyapı projelerinde şeffaflığın sağlanmaması, fon kullanımındaki belirsizlikler ve basın özgürlüğü kısıtlamaları sebebiyle üyelik sürecinin gözden geçirilebileceğini belirtti. Almanya ve Fransa’nın dışişleri bakanlıkları ise Sırbistan’ın demokratik gerilemesinden duyulan kaygıyı açıkça dile getirdi. Bu açıklamalar, iç siyasette Avrupa karşıtı söylemleri körükledi; buna karşın muhalefet, AB’nin desteğini arkasına alarak Avrupa ile uyum çağrılarında bulundu. Protestoların baskısıyla hükümet, Ulaştırma Bakanı’nın istifasını kabul etti ve tren kazasıyla ilgili bir teknik soruşturma komisyonu kurulacağını duyurdu. Devamlılığını sürdüren protestolar sonunda Sırbistan Başbakanı Milos Vucevic istifa etti ve hükümetin görevi sona erdi. [20]

  1. Gürcistan: Yabancı Etkinin Şeffaflığı Yasası ve Avrupa Birliği Entegrasyon Krizi

Gürcistan’da 2024 – 2025 yıllarında yaşanan protestolar, ülkenin Batı ile entegrasyon sürecinin hızla gerilemesine karşı halkın verdiği tepkilerin bir yansımasıydı.[21] Gençlerin öncülük ettiği bu gösteriler, hükümetin Rusya’ya yakınlaşma çabalarına karşı güçlü bir direniş oluşturdu. Hükümetin, “Rusya modeli” olarak anılan yabancı etkisinin şeffaflığı yasa tasarısını düzenlemesi, Batı karşıtı söylemleri besleyerek halkın tepkisini daha da büyüttü. Protestoların etkisi ülkenin uluslararası ilişkilerde derin bir kırılma noktası oluşturdu. Medya, özellikle Batı’daki haber ajansları ve medya platformları, Gürcistan’daki hükümetin otoriterleşen politikalarını güçlü bir şekilde eleştirdi.[22] AB içindeki medya, Gürcistan’ın Batı ile ilişkilerinin geleceği konusunda endişelerini dile getirerek bu sürecin geniş çapta bir diplomatik gerilime yol açacağını vurguladı.

  1. Yunanistan: Tren Kazası, Ekonomik Durgunluk ve Göç Politikalarıyla Gelişen Toplumsal Öfke

2023 Şubat’ında yaşanan Tempi tren kazasında, biri yolcu biri yük treni olmak üzere iki trenin çarpışması sonucunda 57 kişi yaşamını yitirdi.[23] Facia, başta gençler olmak üzere halkın büyük tepkisini çekti ve olayların ardından 2023 sonundan itibaren protestolar başladı. Bu protestolar halkın hesap verilebilirlik, altyapı güvenliği, kronikleşmiş ekonomik duygunluk, sertleşen göçmen politikaları ve devletin şeffaflığı talepleriyle büyüdü.[24] Özellikle kazada yaşamını yitirenlerin çoğunun öğrencilerden olması gençlik hareketlerinin öfkesini daha da tetikledi. Özellikle Atina’da binlerce kişinin katıldığı gösterilerde hükümetin sosyal hizmet kesintileri ve göçmenleri hedef alan düzenlemelerine karşı yükseldi. Polis şiddeti ve hukuksuz gözaltılar ile bastırılmaya çalışılan bu eylemler uluslararası medyada geniş yankı uyandırdı.

Yunan hükümetinin, medyaya baskılarla hükümet yanlısı bir duruş sergiletmesi ve farklı görüşleri olanları sansürlemesi sebebiyle halk nezdinde medyaya karşı güven azaldı. Devletin bu tavrından sonra sosyal medya örgütlenmesinde artışlar oldu. Protestolarda medyanın bu manipülatif tavrı da sıkça hedef alınırken medyanın da bu konuda bir suç ortağı olduğuna dair sloganlar atıldı. Ayrıca bu protestolar, Polonya ve Romanya gibi ülkelerde de benzer altyapı güvenliği sorunlarına dair eylemlere ilham verdi.[25] Uluslararası düzeyde Avrupa Parlamentosu’nda Tempi kazasına ilişkin bir oturum düzenlendi. Bazı AB üyeleri, Yunanistan’daki altyapı fonlarının etkin kullanılmadığını ve kazanın siyasi bir sorumluluk sorunu olduğunu dile getirdi. Bu durum AB fonlarının denetlenmesi ve şeffaflık kriterlerinin yeniden değerlendirilmesi ve şeffaflık kriterlerinin yeniden değerlendirilmesi tartışmalarını beraberinde getirdi.

  1. ABD: Polis Şiddeti ve Irksal Adalet Tepkileri

Amerika Birleşik Devletleri, 2024 yazında bir siyahi Amerikalının polis tarafından öldürülmesinin ardından yeniden Black Lives Matter hareketine tekrar sahne oldu.[26] Bu olay sadece yerel değil, küresel ölçekte ırksal adalet taleplerini de yeniden gündeme getirdi. ABD’nin küresel düzeydeki insan hakları pozisyonu bu protestolar nedeniyle ciddi bir sorgulamaya tabi tutuldu. Amerika medyası olayları geniş bir şekilde yayarken sosyal medya üzerinden yürütülen kampanyalar, kamuoyunun büyük bir kısmının polis şiddetine karşı olan tepkisini topladı. Çin ve Rusya gibi ülkeler, bu olayları ABD’nin ikiyüzlülüğü olarak lanse etti.[27] Medyanın bu tepkilere odaklanması, ABD’nin insan hakları konusunda uluslararası alandaki imajını zedeledi ve bu durum, ülkeler arası diplomatik ilişkilerdeki güveni sarstı.

  1. Avrupa Çiftçi Protestoları: Yeşil Mutabakata Direniş

2025 yılının başlarında Avrupa’nın dört bir yanında çiftçiler, traktörleriyle yolları kapattı, başkentlerin girişlerini işgal etti, tarım politikalarını protesto etmek için eşzamanlı olarak yürüdü. Protestoların fitilini ateşleyen temel mesele, AB komisyonunun karbon emisyonunu azaltmak amacıyla hazırladığı “Yeşil Mutabakat” kapsamındaki yeni çevre düzenlemeleriydi. Bu düzenlemeler içerisinde pestisit ve gübre kullanımına getirilen kısıtlamalar, mazot sübvansiyonlarının kesilmesi, tarım arazilerinin doğaya bırakılması politikaları çiftçiler tarafından geçim kaynaklarının doğrudan tehdit edilmesi olarak yorumlandı.

Protestoların medyaya yansıması oldukça çelişkiliydi. İlk etapta çiftçiler küresel çevre hedeflerine karşı gelen statükocular olarak sunuldu.[28] Ancak özellikle Fransa ve Hollanda’daki sert müdahaleler sonrası protestolar daha fazla empatiyle sunulmaya başlandı. Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat politikalarına karşı gelişen en kapsamlı kırsal direniş olarak kayda geçti. [29]

Çiftçi protestoları, büyük bir siyasi bastı yarattı. Avrupa Komisyonu bazı düzenlemelerin yeniden değerlendirmeye alınacağını duyurdu.[30] Fransa ve Hollanda, protestoları bastırmakta zorlandı ve bazı bölgelerde tarım politikaları askıya alındı. Almanya ise çiftçilere doğrudan sübvansiyon paketleri açıklandı ve yeni çevre yönetmeliklerini zamana yaydı.

Avrupa’daki bu hareket özellikle gelişmekte olan ülkelerde büyük dikkat çekti. Hindistan, Brezilya gibi ülkeler çiftçilerin bu dayatmaya karşı verdiği mücadeleyi örnek göstererek, küresel çevre antlaşmalarına karşı daha temkinli yaklaşımlar gerçekleştirdi.[31]

  1. Gazze ve İsrail: Savaş Karşıtı Protestolar ve Diplomatik Krizler

2023’ün sonlarından itibaren Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları, dünya genelinde benzeri görülmemiş ölçekte savaş karşıtı protestolara neden olmuştur. ABD, Avrupa, Latin Amerika, Asya ve Afrika’da milyonlarca kişi, Filistin halkına yönelik askeri operasyonları protesto etmek amacıyla sokaklara dökülmüştür. Özellikle ABD’nin New York, Washington, San Francisco gibi büyük şehirlerinde binlerce kişi, Beyaz Saray ve İsrail Konsoloslukları önünde gösteriler düzenledi. Protestolarda ABD’nin İsrail’e verdiği destek eleştirildi. Harvard, Columbia gibi üniversitelerin kampüslerinde öğrenciler tarafından başlatılan oturma eylemlerinde, üniversite yönetimlerinin İsrail’le ekonomik ilişkilerini kesmesini talep etti.[32] Polis müdahaleleriyle sonuçlanan bu protestolar akademik ve ifade özgürlüğü tartışmalarını da beraberinde getirdi.[33]

Londra, Paris, Berlin, Amsterdam gibi şehirlerde düzenlenen Filistin yanlısı gösteriler hem kitleselliğiyle hem de polisin zaman zaman sert müdahaleleriyle gündem oldu.[34] Fransa ve Almanya gibi ülkelerde bazı protestolar güvenlik gerekçesiyle yasaklandı. Ama bunlar protestoların yapılmasına engel olmadı, binlerce kişi sokaklara çıkarak sessiz yürüyüşler ve oturma eylemleri gerçekleştirdi. Berlin’de yapılan bir protestoda, yüzlerce kişi gözaltına alındı. Bu durum da tıpkı Amerika Birleşik Devletleri’nde olduğu gibi ifade özgürlüğü tartışmalarını alevlendirdi.[35] Aynı şekilde Brezilya, Arjantin, Şili gibi Latin Amerika ülkeleri ve Pakistan, Malezya, Endonezya, Bangladeş gibi Asya ülkeleri de yerli halkın haklarını korumak için mücadelesine dayanışma mesajları vererek kitlesel yürüyüşler düzenledi. [36]

İsrail içinde de halkın hükümetin savaşı sürdürme kararı açıklamaları protestolara neden oldu. Yüzlerce asker hükümetin politikalarına karşı çıkarak görev yapmayı reddetti. Tel-Aviv’deki barış yanlısı gösterilerde Netanyahu hükümetine istifa çağrısı yapıldı.[37] Tarihler 2025’i gösterdiğinde geçen yıllarda da olduğu gibi birçok ateşkes çağırısı yapıldı. Kabul edilen ve imzalanan ateşkes anlaşmaları oldu fakat bu anlaşmalara uyulmadı ve maddeleri ihlal edildi. İsrail’in bu süreç içerisinde Gazze’ye yapılan insani yardımı engellemesi uluslararası hukuk ihlali olarak nitelendirildi.[38] Bu küresel protesto dalgası, en uzun soluklu ve geniş çaplı savaş karşıtı hareketlerden biri oldu.

Değerlendirme

2024–2025 küresel protesto dalgası, yalnızca geçici bir toplumsal tepki olarak değil aksine mevcut siyasi düzenin krizlerini görünür kılan, yeni siyasal denklemlerin kurulmasına zemin hazırlayan tarihsel kırılmalar yaratmıştır. Bangladeş’ten Fransa’ya, Gürcistan’dan ABD’ye kadar uzanan çok boyutlu protesto hareketleri, her ülkede yalnızca siyasi alanda değil, aynı zamanda dış ilişkilerde de etkili olmuş; halk iradesiyle iktidar yapıları arasında gerilimi derinleştirmiştir. Bu hareketler, içeride hükümetlerin meşrutiyet krizlerini tetiklerken, dışarıda ise ülkelerin imajlarını, diplomatik ilişkilerini ve bölgesel stratejilerini yeniden şekillendirmiştir. Protestoların bastırılma   şekilleri, insan hakları karneleri üzerinden uluslararası baskıların dozunu belirlemiş; buna karşılık protestocuların örgütlenme tarzları, küresel sivil toplumun dayanışma mekanizmalarını güçlendirmiştir.

Her örnek, hükümetlerin kriz yönetme kapasiteleriyle halkın değişim talebi arasındaki gerilimi ortaya koymakta; bu gerilim, gelecekte siyasal dönüşümlerin temelini oluşturmaktadır. Bu hareketlerin ortak temel noktaları; otoriter rejimlerin yükselişine karşı direniş, ifade özgürlüğü hakkının talebi, ekonomik adaletsizliklere karşı tepkiler ve demokrasinin katılım talebidir. Bu talepler kimi ülkelerde reformlarla karşılanmış, kimilerinde ise baskıcı yöntemlerle bastırılmaya çalışılmıştır. Ancak her durumda, protestoların devletlerin meşrutiyeti, yönetim kapasitesi ve uluslararası itibarı üzerinde kalıcı etkiler bıraktığı görülmüştür. 2024 – 2025 protesto dalgası, devlet-toplum ilişkilerinde yeni bir çağın eşiğine gelindiğini göstermekte; siyasal istikrarın artık yalnızca kurumlar yapıların değil aynı zamanda sivil taleplerin etkin biçimde karşılanmasında bağlı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu süreçte hükümetlerin vereceği tepkiler, yalnızca kısa vadeli kriz yönetimi değil; aynı zamanda uzun vadeli rejim tiplerinin biçimlenmesinde de belirleyici olacaktır.

Kaynakça

[1] McAdam  D. (1999) , Political Process Model and the Development of Black Insurgency, 1930-1970.

[2] Tilly, C. (2004). Social Movements, 1768–2004.

[3] The Diplomat. (2024). “Bangladesh’s Summer of Discontent.”

[4] Le Monde. (2024). “Les réformes contestées et la rue française.”

[5] BBC. (2024). “Iran protests: Women at the forefront of change.”

[6] Civil.ge (2025). “Tbilisi Protesters Rally Against Foreign Influence Law for Fifth Day,”

[7] Kathimerini, “Public fury mounts over deadly train crash in Greece,”

[8] Kate Connolly, “German farmers protest against subsidy cuts with tractor blockades,” The Guardian

[9] Elisa Braun, “Farmers’ protests erupt across EU as green rules bite,”  Politico Europe

[10] Melissa Eddy, “Protests Over Gaza War Highlight Divides in Germany,” The New York Times

[11] Reuters “Italy’s youth protest against economic policies and anti-migrant rhetoric,”

[12] Amnesty International, Repression and Resistance: Global Protest Trends 2024–2025

[13] Uğur, Gökhan. “Dijital Aktivizm ve Protesto Kültürü: 2020’li Yıllarda Medyanın Yeni Rolü.” Alternatif Politika

[14] Human Rights Watch. (2024). “Bangladesh: Authorities Crack Down on Protests.”

[15] The Guardian. (2024). “France braces for more protests over Macron’s pension reform.”

[16] BBC Persian. (2024). “Mahsa Amini protests: Social media as a lifeline in Iran’s crackdown.”

[17] RTS Serbia. “Ministry Documents Leak Suggest Corruption in Transport Tenders,”

[18] Deutsche Welle Türkçe. “Sırbistan’da protestolar büyüyor: Vatandaşlar hükümetin altyapı yolsuzluklarını hedef alıyor,”

[19] Euronews Serbia. “Gençler sosyal medya üzerinden organize oldu: ‘Bu sadece bir kaza değil’,”

[20] Reuters. “Serbian PM Vucevic Resigns as Protesters Demand Accountability,”

[21] BBC Türkçe. “Gürcistan’da ‘yabancı ajan’ yasasına karşı gençler öncülüğünde protestolar,”

[22] The Guardian. “Georgia Faces Backlash Over Kremlin-style Foreign Influence Bill,”

[23] Kathimerini. “Tempi train crash: 57 killed in Greece’s deadliest railway disaster,”

[24] Euronews Türkçe. “Yunanistan’da Tempi kazası sonrası protestolar büyüyor,”

[25] Balkan Insight. “Greek protests echo in Eastern Europe’s infrastructure debates,”

[26] CNN. “Black man’s death in police custody sparks renewed BLM protests,”

[27] Xinhua News Agency. “Double standards: US human rights exposed again,”

[28] Le Monde, “Les médias divisés face aux blocages des agriculteurs,”

[29] Politico Europe, “Why Farmers Are Angry Across the EU,”

[30] European Commission Press Release, “Von der Leyen: Green Deal Measures Will Be Reviewed,”

[31] Al Jazeera English, “Farmers’ Protest Echoes in Global South,”

[32] The Guardian. “US universities face pressure over Israel ties as student protests intensify,”

[33] BBC News. “Police break up student sit-ins over Gaza war in Ivy League campuses,”

[34] Deutsche Welle. “Berlin, London, Paris witness mass pro-Palestine rallies,”

[35] Reuters. “Over 500 arrested at Berlin’s pro-Palestine march,”

[36] TRT World. “Latin America, Asia express solidarity with Gaza,”

[37] Haaretz. “Israeli reservists refuse duty over Netanyahu’s Gaza strategy,”

[38] Amnesty International. “Blocking humanitarian aid to Gaza may amount to war crime,”

 

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve UDİAD’ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği

Hakkımızda

Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği, diplomasi ve uluslararası ilişkiler alanında derinlemesine bilgi edinmek, sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında araştırmalar yapmak, bilgiyi işlevsel hale getirerek akademik yayınlar yapmak, seminer, konferans ve eğitim faaliyetleri düzenlemek amacıyla kurulmuş bir sivil toplum kuruluşudur.

This Pop-up Is Included in the Theme
Best Choice for Creatives
Purchase Now