Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Suriye Üzerinde Kesişen Stratejiler: Türkiye ve İsrail Arasında Gerilim

Yazar: Ahmet MEMİŞ

Orta Doğu’nun istikrarsız yapısı içinde Suriye, uzun yıllardır bölgesel ve küresel güçlerin çıkar çatışmalarının sahnesi olmayı sürdürmektedir. Türkiye ve İsrail, bu çatışmalı tabloda farklı güvenlik öncelikleri ve stratejik hedeflerle sahada yer almaktadır.

Son dönemde İsrail’in, özellikle İran destekli milis hedeflerine karşı Suriye topraklarında düzenlediği hava saldırılarında gözle görülür bir artış yaşanmakta; bu saldırılar, İran’ın Suriye’deki varlığına karşı yürütülen sistematik bir güvenlik stratejisinin parçası olarak değerlendirilmektedir. Aynı dönemde Türkiye, sınır güvenliğini sağlamak ve terör tehdidini bertaraf etmek amacıyla Suriye’nin kuzeyinde askeri varlığını kalıcı hâle getirmeye yönelik adımlar atmakta; hatta zaman zaman yeni bir askeri operasyon ya da tampon bölge kurma isteğini açıkça dile getirmektedir.

İki ülkenin bu paralel ama çelişen hamleleri, Suriye sahasında dolaylı bir gerilim hattı oluşturmaktadır. Bu makale, Türkiye ve İsrail’in Suriye politikalarını ve bu politikalar doğrultusunda sahadaki olası çatışma noktalarını ele almayı amaçlamaktadır.

Türkiye’nin Suriye Politikası

Türkiye, 2011’de başlayan Suriye İç Savaşı’nın başından bu yana hem güvenlik hem insani hem de siyasi boyutlarıyla aktif bir politika yürütmektedir. Ankara’nın öncelikli hedefi, güney sınırlarında terör örgütü PKK/YPG’nin varlığını engellemek, sınır güvenliğini sağlamak ve yeni göç dalgalarını önlemektir. Bu amaçla Türkiye, Fırat Kalkanı (2016), Zeytin Dalı (2018), Barış Pınarı (2019) ve Bahar Kalkanı (2020) harekâtlarını düzenleyerek Suriye’nin kuzeyinde fiili bir güvenli bölge oluşturmuştur.

Bununla birlikte Türkiye, Suriye’deki siyasi geçiş sürecinde de etkin rol almak istemekte, Astana Süreci gibi diplomatik platformlarda yer alarak hem Esad rejimiyle ilişkileri hem de muhalif grupların geleceğini yönlendirmeye çalışmaktadır. İnsani yardım boyutunda ise milyonlarca Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye, uluslararası topluma, yük paylaşımı konusunda daha fazla sorumluluk alınmasını talep etmektedir.

Son dönemde, Ankara’nın Suriye’nin kuzeyinde kalıcı bir askeri ve idari yapı kurma yönündeki adımları dikkat çekmektedir. Sınırın hemen ötesinde Türk Lirası’nın kullanılması, Türk eğitim ve sağlık kurumlarının hizmet vermesi, yerel meclislerin Türk makamlarıyla koordineli çalışması gibi gelişmeler, Türkiye’nin bölgedeki güvenli bölgeye önem verdiğinin bir göstergesidir.

İsrail’in Suriye Stratejisi 

İsrail, Suriye İç Savaşı’nın başından bu yana doğrudan çatışmaya taraf olmasa da özellikle İran’ın Suriye’de artan askeri ve lojistik varlığını ulusal güvenliğine tehdit olarak görmektedir. İran’ın Lübnan’daki Hizbullah’a silah sevkiyatı ve Suriye’de askeri üsler kurma girişimleri, Tel Aviv yönetimini harekete geçirmiş; bu kapsamda İsrail, Suriye topraklarında İran destekli hedeflere karşı düzenli hava operasyonları gerçekleştirmeye başlamıştır.

İsrail’in bu stratejisi, genellikle “önleyici saldırı” doktrinine dayanmaktadır. İran Devrim Muhafızları, Şii milis gruplar ve Hizbullah’a ait askeri altyapılar, mühimmat depoları ve sevkiyat noktaları İsrail Hava Kuvvetleri tarafından hedef alınmaktadır. 2023 ve 2024 yıllarında bu saldırılarda gözle görülür bir artış yaşanmış; özellikle Şam ve Halep çevresindeki askeri tesisler defalarca vurulmuştur. İsrail bu operasyonları resmi olarak çoğu zaman üstlenmese de, uluslararası ve bölgesel kaynaklar tarafından doğrulanan bu saldırılar, Suriye’de gerilimi tırmandırmakta ve İsrail’in bölgesel stratejisinin ana ayaklarından biri hâline gelmektedir. Tel Aviv’in amacı, İran’ın Suriye üzerinden İsrail’e doğrudan tehdit oluşturabilecek bir hat kurmasını önlemektir. Bu strateji zaman zaman Suriye hava savunmalarıyla veya bölgede faaliyet gösteren diğer aktörlerle, özellikle Rusya ile, diplomatik gerilimlere yol açsa da İsrail kararlılığını sürdürmektedir.

Bir diğer husus ise; İsrail’in bölgedeki SDG’i desteklemesi ve bu konu da etkin rol almasıdır. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Eylül 2024’teki BM Genel Kurulu’nda gözden geçirilmiş bir Orta Doğu haritası açıklayarak Kürtlerin bölgedeki kritik rolünü vurgulamış. Laik ve demokratik yönetim modelleri ve Yahudi halkıyla olan tarihi bağları ile Kürtler, gelişen Orta Doğu’da stratejik bir güç temsil ediyor açıklamasında bulunmuştu. İsrail, Suriye’nin içerisinde bulunduğu kırılgan süreci değerlendirerek kendi çıkarları doğrultusunda bölgedeki azınlık grup olan Kürtler ve Dürzilere destek sağlamaktadır.

Bir başka konu ise; Golan Tepeleri, yalnızca stratejik değil, aynı zamanda ekonomik bir değer de taşımaktadır. Bölgede önemli yer altı su kaynakları bulunmakta ve İsrail’in su temini açısından bu bölge hayati öneme sahiptir. Ayrıca bölgede petrol ve doğal gaz potansiyeline dair bazı araştırmalar da İsrail tarafından desteklenmiştir. Bu durum, Golan’ın yalnızca bir güvenlik tampon bölgesi değil, aynı zamanda ekonomik yatırım alanı olarak da değerlendirildiğini göstermektedir. Dolaysıyla İsrail, Golan’daki varlığını yalnızca askeri yollarla değil, diplomatik olarak da kalıcı hale getirmeye çalışmakta ve yerleşim faaliyetleri, altyapı projeleri ve ABD ile kurduğu güçlü ilişkiler aracılığıyla bu bölgedeki egemenliğini meşrulaştırma çabasındadır. Ancak bu durum, uluslararası hukuka göre hâlâ tartışmalıdır ve Suriye bu bölgeyi kendi toprağı olarak kabul etmeye devam etmektedir.

Netanyahu – Trump Görüşmesi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu 3-8 Şubat 2025 tarihlerinde ABD’yi ziyaret ederek ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmeler gerçekleştirdi. Ziyaret özellikle Gazze’deki ateşkes, Suriye meselesi, Türkiye ile olan ilişkiler ve İran nükleer programı gibi bölgesel konuları kapsıyordu. Netanyahu ve Trump, Filistin meselesi ve barış süreci hakkında ‘‘Yüzyılın Anlaşması’’ olarak adlandırılan Gazze deki barış planını her ne kadar tartışmalara yol açmış olsa da, desteklediğini bir kez daha dile getirdi.

Netanyahu, görüşmede Golan Tepelerinde İsrail egemenliğinin devam etmesi gerektiğini vurgulamıştır. Trump, 2019 yılında Golan Tepelerini İsrail’in toprağı olarak tanımış ve Netanyahu’ya destek vermiştir. Bu durum, Suriye’nin uluslararası toplumdan tanınmayan toprak kaybı anlamına gelmiş ve Suriye’nin güvenliği açısından kritik bir durum teşkil etmiştir. Netanyahu, ABD ziyaretinde yaptığı açıklamada; İsrail’in Türkiye’nin Suriye’deki nüfuzundan duyduğu endişeleri dile getirirken ‘‘Türkiye ile kötüleşen komşuluk ilişkilerimiz var. Suriye’nin, Türkiye de dâhil olmak üzere kimse tarafından İsrail’e saldırı için bir üs olarak kullanılmasını istemiyoruz’’ demiştir. İsrail Başbakanı ‘‘Türkiye, ABD ile harika ilişkileri olan bir ülke. Başkan Trump’ın Türkiye lideri ile bir ilişkisi var. Bu çatışmayı çeşitli şekillerde nasıl önleyebileceğimizi görüştük. Sanırım bunun için ABD Başkanı’ndan daha iyi bir aracı bulamayız’’ diye eklemiştir.

Basın açıklamalarının sonunda İsrail gazetesi Haaretz’den bir muhabir, ABD Başkanı’na ‘‘Türkiye Suriye’yi istikrara kavuşturacağını iddia ediyor. İsrail ise Türkiye’nin Suriye’de nüfuzunu kullanmasını istemiyor. Sizce Türkiy’’nin nüfuzu gerçekten Suriye’yi daha huzurlu bir ülke hâline getirebilir mi?’’ sorusunu yöneltti.

ABD Başkanı Trump, bu soruya ‘‘Erdoğan ile harika ilişkilerim var. Bu ismi duydunuz mu? Ben onu seviyorum, o da beni seviyor. Basının bana çok kızacağını biliyorum. ‘‘Erdoğan’ı seviyor.’’ Ama seviyorum ve o da beni seviyor. Hiçbir zaman da sorunumuz olmadı. Birçok şey yaşadık ama hiçbir zaman sorunumuz olmadı. Bibi, Türkiye ile bir problemin varsa bunu çözebileceğimi düşünüyorum gerçekten. Türkiye’yle ve lideriyle çok, çok iyi bir ilişkim var. Birlikte çözebileceğimizi düşünüyorum dedim’’ diye yanıt verdi.

Bu görüşmeler kapsamında İran meselesi de mevcut, Trump’la İran ile ilgili de görüştüklerini aktaran Netanyahu, İran’ın nükleer silah edinemeyeceği konusunda hemfikir olduklarının altını çizdi. Netanyahu, bunun diplomatik yollarla sağlanmasının iyi olacağını belirterek, ‘‘Ancak ne olursa olsun İran’ın nükleer silah edinmesini engellemeliyiz’’ diye konuştu.

Sonuç ve Değerlendirme

Suriye krizi, yalnızca yerel aktörleri değil, bölgesel güçleri de doğrudan etkileyen bir güvenlik ve istikrar sorunu hâline gelmiştir. Türkiye ve İsrail, bu denklemde farklı cephelerde yer alsalar da, Türkiye’nin Kuzey Suriye’de güvenli bölgeler oluşturma çabaları ve İsrail’in İran etkisini sınırlamaya yönelik operasyonları, Suriye’nin farklı katmanlardaki parçalanmış yapısını daha da derinleştirmektedir.

Her iki ülkenin Suriye’deki çıkarları doğrudan çakışmasa da, farklı önceliklerin sahada kesişmesi, ilerleyen süreçte beklenmedik diplomatik ve askeri gerilimleri tetikleyebilir. Özellikle çok aktörlü yapının devam ettiği Suriye’de, iletişim eksikliği ya da sahadaki ani gelişmeler yanlış anlaşılmaları ve krizleri beraberinde getirebilir.

Bu nedenle, Türkiye ve İsrail’in Suriye’deki faaliyetleri yalnızca kendi güvenlik stratejileri çerçevesinde değil, bölgesel istikrar açısından da dikkatle izlenmelidir. Krizin çözümü yalnızca askeri yöntemlerle değil, çok katmanlı diplomatik girişimlerle mümkün olabilecektir.

 

Kaynakça:

  1. Anadolu Ajansı. (2024). Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki askeri varlığına dair açıklamalar. www.aa.com.tr
  2. Al-Monitor. (2024). Israel escalates airstrikes on Iranian targets in Syria. www.al-monitor.com
  3. The Jerusalem Post. (2024). Israeli defense updates on operations in Syria. www.jpost.com
  4. Syrian Observatory for Human Rights (SOHR). (2024). Daily reports on military activity in Syria. www.syriahr.com/en
  5. SETA Vakfı. (2023). Türkiye’nin Suriye politikası ve sınır güvenliği stratejisi. www.setav.org
  6. ORSAM. (2023). Suriye’deki aktörlerin çatışma dinamikleri. www.orsam.org.tr,
  7. Middle East Eye / Al-Monitor – İsrail’in Suriye’deki hava saldırıları ve İran’a yönelik stratejileri hakkında detaylı analizler:
    https://www.middleeasteye.net
    https://www.al-monitor.com
  8. Al Jazeera English (2024). Iranian influence in Syria and Israeli airstrikes: Timeline and analysis. https://www.aljazeera.com
  9. The Times of Israel (2023). Israel’s long-term plans for the Golan Heights and its strategic importance. https://www.timesofisrael.com
  10. The Jerusalem Post (2025). Turkey’s old trick: Keeping Kurds off the new Mideast map – opinion. https://www.jpost.com/opinion/article-845210
  11. Trump’tan Netanyahu’ya Türkiye güvencesi https://www.dw.com/tr/g%C3%BCndem/s-10201
  12. Netanyahu ile görüşen Trump’tan “İran’la bir anlaşma yapabiliriz” mesajı https://www.aa.com.tr/tr

 

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve UDİAD’ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği

Hakkımızda

Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği, diplomasi ve uluslararası ilişkiler alanında derinlemesine bilgi edinmek, sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında araştırmalar yapmak, bilgiyi işlevsel hale getirerek akademik yayınlar yapmak, seminer, konferans ve eğitim faaliyetleri düzenlemek amacıyla kurulmuş bir sivil toplum kuruluşudur.

This Pop-up Is Included in the Theme
Best Choice for Creatives
Purchase Now