Yazar: Doç. Dr. Tarana Tagiyeva & Uluslararası İlişkiler Uzmanı Hüseyn Muradov
Özet
Bu makale, İsrail’in Orta Doğu’daki dijital diplomasi ve siber savaş stratejilerini inceleyerek, bu stratejilerin bölgesel etkilerini ve oluşturduğu jeopolitik gerçeklikleri açıklamayı hedeflemektedir. Bu çalışma, özellikle İsrail-Filistin ve İsrail-İran mücadeleleri bağlamında modern çatışmaların dinamikleri, teknoloji ve dijital araçların rolünü vurgulamaktadır. Makalede, İsrail’in İran devlet yapıları üzerindeki siber saldırılarının etkilerini ve Tahran’ın dijital diplomasisinin gelişimini, özellikle radikal dini grupların sosyal medya kullanımını analiz edilmiştir. Araştırma yöntemi, sosyal medyada yayılan dezenformasyonu, kamuoyunun manipülasyonunu ve bu mücadelenin oluşturduğu yeni gerçeklikleri ele alarak nitel ve nicel yaklaşımları birleştirmektedir. Ayrıca, Türkiye’nin bölgesel gelişmelerdeki aktif rolü ve siber güvenlik alanındaki ilerlemelerine de vurgu yapılmıştır. Bulgular, Orta Doğu’daki çatışmaların modern teknoloji ve dijital diplomasi bağlamında nasıl evrildiğini ortaya koymaktadır. Bu değişimlerin, bölgesel güç dengesini önemli ölçüde etkilediği ve çağdaş çatışmaların doğasını daha da karmaşık hale getirdiği görülmektedir. Hem devlet hem de devlet dışı aktörler, modern dönemin dinamiklerini şekillendiren bu mücadelede dijital araçlardan yararlanmaktadır.
Anahtar kelimeler: Siber saldırılar, sosyal medya, İran-İsrail çatışması, radikal dini gruplar, teknolojik gelişme, stratejik çatışma, dijital diplomasi.
Giriş
Orta Doğu, uzun zamandır dünyanın en gergin ve karmaşık bölgelerinden biri olarak kalmıştır. Jeopolitik çıkarların çatıştığı, dini ve etnik çatışmaların yaygın olduğu bu bölgede, çeşitli düzeylerdeki çatışmalar, sürekli olarak yeni gerçeklikler ve eğilimler yaratmaktadır. Siyasi, askeri ve teknolojik alanlarda süregelen rekabet, yalnızca yerel değil, aynı zamanda küresel ölçekte de etkiler doğurmaktadır. Bu zorlu ve dinamik ortamda, bölgesel aktörler modern çağın zorluklarına uygun stratejiler geliştirmek zorundadır. Hiç şüphesiz, çatışmalara etkin bir şekilde yanıt vermede ve bölgesel güç dengelerinde avantaj sağlamada önde gelen ülkelerden biri İsrail’dir. Bölgenin karmaşık dinamiklerine uyum sağlayan İsrail, diplomasi ve güvenlik alanında sürekli yenilikler uygulamaktadır. Askeri güç ve dijital diplomasi konusundaki liderliği, siber savaş stratejileriyle birlikte İsrail’i çağdaş uluslararası sistemde önemli bir konuma yükseltmektedir. İsrail, geleneksel askeri güçlerin yanı sıra bilgi savaşı ve siber operasyonlar gibi yeni çatışma yöntemlerine hızla uyum sağlamıştır. Bu stratejiler, İsrail’e yalnızca çatışma bölgelerinde avantaj sağlamakla kalmayıp, uluslararası arenadaki konumunu da koruma imkanı sunmaktadır. Tel Aviv hükümetinin dijital diplomasi alanında sosyal medya ve bilgi teknolojilerini etkili bir şekilde kullanması, İsrail’in uluslararası imajını güçlendirmesine ve farklı kitleler üzerinde etkili olmasına katkı sağlamaktadır. Örneğin, ‘‘Hasbara’’ politikası aracılığıyla İsrail, küresel kamuoyunda pozisyonlarını sağlamlaştırarak uluslararası diplomaside yenilikçi bir aktör olarak öne çıkmaktadır. Öte yandan, ülkenin siber güvenlikteki ilerlemeleri, hem güvenliğini sağlamada hem de bölgesel rakiplere karşı proaktif önlemler almada hayati araçlar haline gelmiştir. Tüm bu unsurlar, İsrail’in Orta Doğu’daki çatışmalara yalnızca geleneksel askeri yöntemlerle değil, modern teknolojiler ve diplomatik araçlarla da etkin bir şekilde yanıt verebilme kapasitesini gözler önüne sermektedir. Bu alanlardaki liderliği, bölgede yeni güç dengelerinin şekillenmesinde ve gelecekteki siyasi süreçlerin belirlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır.
İsrail’in Dijital Diplomasi Stratejileri
Modern çağın önemli trendlerinden biri olan dijital diplomasi, uluslararası ilişkilerde geleneksel yaklaşımları dönüştürerek daha çevik ve şeffaf bir iletişim ortamı oluşturmuştur. Bu alanda hızla uyum sağlayan ve başarılı olan devletlerden biri de İsrail’dir. Geleneksel diplomasiden farklı olarak dijital diplomasi, vatandaşların siyasi süreçlere doğrudan katılmalarına olanak tanır. Sosyal medya platformları aracılığıyla farklı sosyal kesimlerden bireylerin görüşlerini ifade edebilme fırsatı, kamuoyunun siyasi süreçlere olan ilgisini ve katılımını artırmıştır. Bu yaklaşım, sadece devletler arası ilişkilere yeni bakış açıları kazandırmakla kalmamış, aynı zamanda iç kamuoyu oluşumunda da etkili olmuştur. Teknolojinin diplomasiye getirdiği avantajların yanında, bu alanda çeşitli yeni zorluklar da ortaya çıkmıştır. Dezenformasyon kampanyalarının yayılması, kamuoyunun yanlış bilgilerle manipüle edilmesi ve sosyal medyanın zaman zaman çatışmaları derinleştiren bir araç olarak kullanılması, en önemli sorunlar arasında yer almaktadır. Bu riskler, özellikle gergin bir siyasi atmosfere sahip olan Orta Doğu gibi bölgelerde ciddi sonuçlar doğurabilir. İsrail, bu hızlı teknolojik gelişmeleri doğru bir şekilde değerlendirmekte ve dış politika stratejilerini dijital diplomasinin getirdiği zorluklara göre uyarlamaktadır. Ülke, uluslararası kamuoyunda konumunu güçlendirmek ve rakip devletlerin dezenformasyon faaliyetleriyle etkili bir şekilde mücadele etmek için çeşitli iletişim kampanyaları yürütmektedir. İsrail’in dijital stratejisi, devletin çıkarlarını korumayı ve küresel tartışmalardaki etkisini artırmayı hedeflemektedir (Singer, 2014: s. 53).
İsrail, dijital diplomasiye sadece bir iletişim aracı olarak değil, aynı zamanda stratejik bir enstrüman olarak yaklaşmaktadır. Teknolojinin sunduğu fırsatları en üst düzeyde değerlendirirken, beraberinde getirdiği riskleri de göz önünde bulundurarak esnek ve proaktif bir yaklaşım benimsemektedir. İsrail, sosyal medya platformları üzerinden yürüttüğü propaganda kampanyalarıyla uluslararası toplumdaki konumunu güçlendirmeye çalışsa da, özellikle İslam dünyasındaki Tel Aviv’e yönelik tepkileri ortadan kaldıramamıştır. İsrail-Filistin çatışmasının dini boyutları, İslam dünyasında İsrail’e karşı özel bir nefret atmosferi yaratmıştır. Bu durum, İsrail’in dijital diplomasi ve propaganda çabalarına rağmen, bölgede köklü olumsuz stereotiplerin ve şikayetlerin devam etmesine yol açmıştır. İsrail dış politikasının temel unsurlarından biri olan Hasbara, ülkenin uluslararası imajını geliştirmeyi ve eylemlerini meşrulaştırmayı amaçlayan propaganda çabalarını ifade etmektedir. Hasbara çerçevesinde, İsrail özellikle sosyal medya platformları üzerinden hedefe yönelik iletişim kampanyaları yürütmektedir. Bu kapsamda, Facebook, X (eski adıyla Twitter), YouTube ve Instagram gibi platformlarda çeşitli dillerde mesajlar yayarak küresel kitleleri etkilemeyi hedeflemektedir. Bu kampanyaların başlıca hedefleri, İsrail’in Filistin çatışmasındaki pozisyonunu meşrulaştırmak, güvenlik konularına dikkat çekmek ve terörle mücadeleyi vurgulamaktır. Örneğin, 2021’deki Gazze çatışması sırasında, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), operasyonlar hakkında gerçek zamanlı bilgiler paylaşarak küresel kamuoyunun dikkatini kendi tarafına çekmeye çalışmıştır. IDF’nin dijital ekibi, sosyal medya ağlarında videolar, infografikler ve interaktif içerikler yayınlayarak çatışma sırasında İsrail’in kendini savunma hakkını göstermeyi amaçlamıştır. Ancak, bu kampanyalar özellikle Arap ülkelerinde ve İslam dünyasında ters etki yaratmış, çünkü İsrail’in askeri operasyonları ciddi sivil kayıplara neden olmuştur (Levy, 2019: s. 12).
Filistin ile olan çatışmanın dini boyutları, meselenin sadece siyasi değil, aynı zamanda kültürel ve dini kimlik bağlamında da derinleşmesine neden olmuştur. Kudüs’ün statüsü ve Filistin topraklarında yaşayan Müslümanların haklarının ihlali konusundaki şikayetler, İslam dünyasında İsrail’e yönelik olumsuz algıları daha da şiddetlendirmiştir. Sonuç olarak, İsrail’in sosyal medya aracılığıyla yaratmaya çalıştığı olumlu imaj, Arap ülkelerinde ve İslam toplumlarında yaygın olan antipatiyi azaltmayı başaramamıştır. İsrail, dijital araçları kullanarak imajını iyileştirmeye çalışsa da, sosyal medyada bilgi savaşıyla ilişkili risklerle de karşı karşıyadır. İslam dünyasında derinleşmiş olumsuz tutumlar ve çözülmemiş Filistin meselesi, ülkenin dijital stratejilerinin etkinliğini engellemektedir. İsrail’in eylemlerini eleştiren içeriklere artan dikkat ve çeşitli platformlarda karşı kampanyaların organize edilmesi, İsrail’in dijital diplomasi çabalarını önemli ölçüde sınırlamaktadır. İsrail’in Hasbara stratejisi ve sosyal medya kampanyaları bazı başarılar elde etmiş olsa da, İslam dünyasında Tel Aviv’e yönelik güvensizlik devam etmektedir. Bu durum, dijital diplomasinin güçlü bir iletişim aracı olmasına rağmen, köklü siyasi ve dini sorunları tek başına çözme kapasitesine sahip olmadığını göstermektedir.
İsrail’in Siber Savaş Taktikleri
İsrail, siber savaş ve siber güvenlik konularında dünyanın önde gelen ülkelerinden biridir. Bölgedeki nüfuzunu arttırabilmek için hem saldırgan hem de savunmacı dijital operasyonlar yürütmektedir. Siber stratejik yaklaşımları sayesinde İsrail, sadece kendi sınırları içinde değil, küresel ölçekte de dijital bir güç merkezi haline gelmiştir. Bu noktada İsrail’in ileri teknoloji altyapısı ve girişimcilik ekosistemi özel bir önem taşımaktadır. İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF)’nin siber istihbarat birimi olan ‘‘Birim 8200’’, bu stratejinin kalbinde yer alan önemli bir yapıdır. Modern teknolojiyi kullanarak operasyonları planlayan ve yürüten ‘‘Birim 8200’’ dijital alanda bilgi toplama, siber saldırılar gerçekleştirme ve İsrail’in ulusal güvenliğini koruma gibi temel işlevlere sahiptir. ABD’nin Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA)’a benzetilen bu birim, girişimcilik sektörüyle yaptığı iş birlikleri sayesinde hem ülke içinde hem de küresel güvenlik alanında önemli katkılar sağlamaktadır. Bu birimden ayrılan pek çok eski üye, siber güvenlik alanında girişimlerde bulunarak İsrail’in ‘‘Siber Vadisi’’ olarak bilinen yüksek teknoloji ekosistemine katkıda bulunmaktadır.
İsrail’in siber stratejileri sadece savunma ile sınırlı kalmamakta, aynı zamanda saldırgan operasyonları da içermektedir. Saldırgan operasyonlar çerçevesinde İsrail, düşman olarak nitelendirdiği devletlerin altyapılarına sızarak kritik bilgileri ele geçirme veya sistemleri devre dışı bırakma gibi proaktif adımlar atmaktadır. Bu operasyonlar arasında İran’ın nükleer programına yönelik siber saldırılar özellikle dikkat çekmektedir. 2010 yılında İran’ın nükleer tesislerindeki santrifüjleri devre dışı bırakan ‘‘Stuxnet’’ virüsü, İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri’nin ortaklaşa gerçekleştirdiği koordine bir siber saldırının örneği olarak tarihe geçmiştir. Bu operasyon, siber savaşın gelecekte ne kadar tehlikeli olabileceğini gözler önüne seren önemli bir örnek olarak kabul edilmektedir.
Savunma operasyonlarında ise İsrail, altyapısını yabancı siber saldırılardan korumak için çeşitli teknolojik çözümler ve erken uyarı sistemlerine sahiptir. Bankacılık sistemleri, enerji ağları ve askeri tesisler için güçlendirilmiş güvenlik önlemleri uygulanmaktadır. İsrail’in savunma stratejisi, sadece devlet tesislerini değil, aynı zamanda özel sektör ve vatandaşların dijital güvenliğini de kapsamaktadır. Bu yaklaşım, İsrail’i siber güvenlik geliştirme alanında lider ülkelerden biri haline getirmektedir (Ekşi, 2020: s. 223).
Son yıllarda, İsrail’in yüksek teknoloji yeteneklerini sergileyen en dikkat çekici siber operasyonlardan biri, Hizbullah üyelerinin çağrı cihazlarına eş zamanlı sızma ve eşzamanlı patlama operasyonudur. Bu operasyonun ayrıntıları kamuoyu ile tam olarak paylaşılmamış olsa da, ilk tahminler İsrail istihbaratının Hizbullah’ın iç iletişim sistemine erişim sağladığını ve koordineli patlama emirlerini çağrı cihazları üzerinden gönderdiğini göstermektedir. Bu operasyon, İsrail’in yalnızca fiziksel savaşta değil, dijital savaş alanında da üstünlüğünü ortaya koymaktadır. Bu tür hedefli saldırılar, düşmanın iletişim kanallarını kontrol altına almanın etkinliğini göstermektedir.
İsrail’in teknoloji ekosistemi, dijital savaş potansiyelini artıran en önemli faktörlerden biridir. Ülke, özellikle Tel Aviv’de yoğunlaşan yenilikçi girişimcilik şirketleri ile tanınmaktadır. ‘‘CyberArk’’, ‘‘Check Point’’ ve ‘‘NSO Group’’ gibi küresel çapta tanınan siber güvenlik şirketleri, İsrail’in teknoloji sektörünün başarısını temsil etmektedir. İsrail devleti, bu girişimlerin gelişimine ciddi yatırımlar yapmaktadır ve pek çok durumda ‘‘Birim 8200’’den yetişen bireyler, yeni teknolojiler yaratan liderler haline gelmektedir. Bu ekosistem, İsrail’in yalnızca savunmada değil, aynı zamanda saldırgan siber operasyonlarda da baskın bir konuma gelmesini sağlamaktadır.
Bölgesel Etkiler ve Jeopolitik Gerçekler
Orta Doğu’daki jeopolitik gerilimlerin merkezinde İsrail ile İran arasındaki mücadele yer almaktadır. İran’ın bazı silahlı gruplara sağladığı destek ve mali yardımlar, İsrail için önemli bir güvenlik tehdidi oluşturmaktadır. Bu mücadele yalnızca askeri alanda değil, aynı zamanda siyasi, ekonomik ve diplomatik alanlarda da kendini göstermektedir. Dijital diplomasi, devletlerin uluslararası ilişkilerde stratejilerini şekillendirmek ve etkilerini artırmak için kullandıkları yeni bir araç olarak ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda İran’ın dijital diplomasiye yönelmesi, çatışmayı daha da yoğunlaştırmaktadır. İran, ideolojisini yaymak ve mücadelesini daha etkili bir şekilde yürütmek için sosyal medya platformlarını kullanmaktadır. Radikal İslamcı grupların sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanması, bu çatışmayı keskinleştiren bir başka unsurdur. Bu gruplar, destekledikleri ideolojileri yaymak ve yeni müttefikler kazanmak için modern iletişim teknolojilerinden faydalanmaktadır. Bu durum, bölgesel çatışmalar çerçevesinde yanlış bilgilerin yayılmasına yol açmakta ve mücadelenin dinamiklerini değiştirmektedir.
Aynı zamanda, bu mücadelede Türkiye’nin rolü de dikkat çekicidir. Türkiye, bölgesel gelişmelerde kilit bir oyuncu olarak yer almakta ve kendi dini ve kültürel bağlamında mücadeleye katılmaktadır. Ankara’nın dini hassasiyetlere gösterdiği özen ve Türk vatandaşlarının sosyal medya platformlarında bu konulara dair etkin katılımı, Orta Doğu’daki mevcut durumu daha derinlemesine anlamamıza imkan tanımaktadır. Bu yaklaşım, bölgedeki toplumsal dinamikleri ve güvenlik meselelerini dikkate alarak, Türkiye’nin bölgesel barışa ve istikrara katkı sağlama çabalarını pekiştirmektedir. Aynı zamanda, bu katılım, Orta Doğu’daki mücadelelerin daha geniş bir perspektiften ele alınmasına olanak tanıyarak, Türkiye’nin bölgede oynadığı rolü daha da artırmaktadır (Stein, 2015: s.68).
İsrail’in Orta Doğu’daki çatışmalarda sahip olduğu teknolojik üstünlük, bölgedeki etki alanını genişletmektedir. Gelişmiş teknolojilere dayalı İsrail’in askeri ve siber yetenekleri, bölgesel güç dengesini etkilemekte ve bu iki ülkeyi teknolojik gelişimlerine özel bir önem vermeye zorlamaktadır. İsrail’in İran’a yönelik düzenlediği siber saldırılar, Tahran yönetimini hem siyasi hem de ekonomik olarak zayıflatmakta ve ülkeyi teknolojik alanda yeni savunma mekanizmaları geliştirmeye mecbur bırakmaktadır. Bu saldırılar sonucunda İran, enerji tesisleri, bankacılık sistemleri ve devlet yapıları gibi alanlara yönelik siber tehditlere karşı kendini savunmak için yeni nesil bir siber güvenlik altyapısı oluşturmaya çalışmakta ve saldırı kapasitelerini artırmaktadır.
Sonuç
Teknolojinin hızla ilerlemesi ve dijital diplomasinin yükselişi, Orta Doğu’nun stratejik dinamiklerini kökten değiştirmekte, hem devlet hem de devlet dışı aktörler için son derece karmaşık ve birbirine bağlı bir ortam yaratmaktadır. İsrail, bu dönüşümün ön saflarında yer almakta ve siber güvenlik, yapay zeka ve askeri inovasyon gibi alanlardaki benzersiz teknolojik üstünlüğünü kullanmaktadır. Bu yetenekler, İsrail’e istihbarat toplama, hassas hedefleme ve stratejik varlıklarını savunma konularında kritik avantajlar sağlayarak, birçok alanda etkisini artırmasına olanak tanımaktadır. Ancak bu teknolojik üstünlük, İsrail’in rakiplerini tamamen etkisiz hale getirmemektedir.
Sosyal medya platformları, propaganda, nüfuz operasyonları ve taban mobilizasyonu için kritik birer alan haline gelmiştir. Orta Doğu, geleneksel askeri çatışmaların bilgi savaşıyla iç içe geçtiği çok yönlü bir mücadele sahasına dönüşmüştür. Yanlış bilgi kampanyaları, kamuoyu manipülasyonu ve psikolojik operasyonlar sıradan hale gelerek, çatışmaların nasıl yürütüldüğünü ve algılandığını değiştirmiştir.
Sonuç olarak, tüm bölgesel aktörler, bu yeni dijital rekabet çağında stratejilerini sürekli olarak uyarlamaya mecbur kalmaktadır. İsrail için teknolojik üstünlüğünü korumak, inovasyona sürekli yatırım yapmayı ve sağlam siber savunmalar geliştirmeyi gerektirmektedir.
Bölgede dijital diplomasi ve siber güvenlik operasyonlarının yoğunlaşması kaçınılmazdır ve bu durumun etkileri geniş kapsamlıdır. Bu gelişmeler, güç dengelerini yeniden tanımlayacak, ittifakları etkileyecek ve Orta Doğu’daki çatışmaların seyrini şekillendirecektir. Bu yeni paradigmada, teknoloji yalnızca bir araç değil, aynı zamanda bir savaş alanı haline gelmiştir ve bu potansiyeli en etkili şekilde kullanabilen aktörler, bölgenin geleceğini şekillendirecektir (Clarke, Knake, 2012: s.86).
Kaynakçalar
- Arpacıoğlu, K. (2021). Türkiye’de diplomasinin dijital uygulamalarının değerlendirilmesi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yönetim Bilimleri Dergisi, 19 (41), 745-772. https://doi.org/10.35408/comuybd.818938
- Clarke, R. A., & Knake, R. K. (2012). Cyber War: The Next Threat to National Security and What to Do About It. HarperCollins.
- Ekşi, M., & Taş, F. D. (2020). Dijital Diplomasi Yeni Bir Tür Diplomasi Midir? Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları Dergisi, 4(2), 213-239. https://dergipark.org.tr/tr/pub/uksad/issue/59215/851149
- Institute for National Security Studies (INSS). (2020). Unit 8200 and Israel’s Offensive Cyber Capabilities: Strategic Perspectives. Tel Aviv: INSS.
- Israel Ministry of Foreign Affairs. (2022). Israel’s digital diplomacy and online public engagement efforts. Retrieved from https://mfa.gov.il
- Levy, T. (2019). The Evolution of Israel’s Digital Diplomacy: A Case Study on Social Media Engagement (Doctoral dissertation, Hebrew University of Jerusalem).
- Singer, P. W., & Friedman, A. (2014). Cybersecurity and Cyberwar: What Everyone Needs to Know. Oxford University Press.
- Stein, E. (2015). From clicks to conflicts: The impact of cyber warfare on geopolitical dynamics. Journal of International Affairs, 68(3), 21-35.
- Tağıyeva, T., Hüseynova, H. (2024). Beynəlxalq Münasibətlərdə Lobbizm. Bakı: Bakı Dövlət Universiteti Nəşriyyatı.
- The Israel National Cyber Directorate (INCD). (2021). Cybersecurity Strategy for Israel: A Decade of Innovation. Tel Aviv: INCD.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve UDİAD’ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Tarana Tagiyeva
1962 yılında Azerbaycan’da doğmuştur. Bakü Devlet Üniversitesi’nin Diplomasi ve Modern Entegrasyon Süreci Bölümünde doçent olarak görev yapmaktadır. Tarih Bilimleri alanında doktora unvanına sahiptir. Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi konularında birçok akademik kitabın yazarıdır. Çalışma alanları arasında Türk devletlerinin entegrasyon süreçleri, Orta Doğu’da lobi faaliyetleri, ABD’nin Orta Doğu politikaları, büyük devletlerin Güney Kafkasya’daki jeopolitik çıkarları, uluslararası lobi ve dijital diplomasi yer almaktadır. Ayrıca, bölgesel ve küresel düzeydeki politik ve ekonomik entegrasyon süreçlerine yönelik çeşitli araştırmalar yapmış, bu alanlarda bir dizi ulusal ve uluslararası konferanslara katılmıştır.
Hüseyn Muradov
2002 yılında Azerbaycan’da doğmuştur. Bakü Devlet Üniversitesi’nde Diplomasi ve Modern Entegrasyon Süreci Bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Uluslararası İlişkiler alanında akademik çalışmalar yapmış, özellikle bölgesel güvenlik, dijital diplomasi ve uluslararası ilişkilerdeki yeni eğilimler üzerine araştırmalar yürütmüştür. Çeşitli akademik dergilerde makaleleri yayımlanmış olup, bu alanda ulusal ve uluslararası konferanslara katılmaktadır. Çalışma alanları arasında dijital diplomasi, Güney Kafkasya’daki jeopolitik gelişmeler ve bölgesel entegrasyon süreçleri yer almaktadır. Ayrıca, diplomatik ilişkilerdeki yenilikçi yaklaşımlar ve uluslararası işbirliği konularında da derinlemesine araştırmalar yapmaktadır.