Suriye’de Beşşar Esad rejiminin 8 Aralık 2024’de devrilmesi ile birlikte Türkiye’nin bölgedeki nüfuzunu daha da arttı. Suriye büyük bir yönetim değişikliğine girerken, Türkiye Esad’ın devrilmesinden sonra büyük bölgesel kazanan olarak ortaya çıktı. Ankara’nın Suriye’deki politikalarının ne olacağı ise gündemi korumaya devam ediyor. Türkiye Suriye ile 900 kilometreden uzun bir sınırı paylaşıyor.
Suriye’de Esad sonrası iktidar değişikliğinin ardından başlayan belirsizliklerle dolu yeni süreçte en önemli düğümlerden biri PKK terör örgütünün Suriye’deki uzantısı olan YPG’nin geleceğidir. Suriye’de yeni yönetim ile birlikte ülkedeki tüm silahlı grupların silahlarını bırakacaklarını duyurması, YPG üzerindeki baskıyı artıracak bir gelişme olarak görülüyor. Ankara, Şam ve Washington arasında YPG konusunda yapılan ilk görüşmelerin henüz somut bir sonuç vermediği ve tarafların sahadaki pozisyonlarını koruduğu belirtiliyor.
2017’den beri Türkiye’nin İdlib ilinde yaklaşık 15.000 askeri bulunuyordu. Bu, Astana Süreci grubunun (Rusya, İran ve Türkiye) aldığı bir karardı. Türkiye, Suriye’de özellikle Esad rejiminin devrilmesinin ardından Suriye yeni hükümetinde etkin rol oynayan Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) ile oldukça akıcı bir diyalog halinde ilişkilerini sürdürüyor. Türkiye’nin Suriye sınırının tamamı boyunca bir tür güvenlik kordonu oluşturmak istiyor. Çünkü Türkiye sınırında bir ‘‘terörist varlık’’ bulunmasını istemiyor. Açıkça Ankara’nın PKK terör örgütünün bir uzantısı olan YPG tarafından kontrol edilen bölgeleri güvence altına almak istiyor. Ankara ve Şam’daki yeni yönetim, YPG dahil tüm silahlı grupların dağıtılması konusunda ortak açıklamalar yaparken, ABD son günlerde bölgedeki asker sayısını artırarak IŞİD hedeflerine yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan geçtiğimiz günlerde Suriye’deki terör tehdidini ortadan kaldırmak için Türkiye ve Suriye’deki yeni yönetimin gerekli adımları atacağını vurguladı. Hakan Fidan, 10 Ocak’ta İstanbul’da yerli ve yabancı gazetecilerin katıldığı kapsamlı bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, geçen ay Esad rejiminin devrilmesinin ardından özellikle Suriye’de yaşanan gelişmelere ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Fidan, PKK ve YPG’yi kastederek, ‘‘Suriye’deki bölücü örgüt ve uzantılarının yolunun sonu görünüyor. 2025’te Suriye’yi teröristlerden temizlemek Türkiye’nin başlıca önceliklerinden biridir’’ dedi. İkincisi, IŞİD’e karşı mücadelede ABD ile sürdürdüğü ortaklığın bir sonucu olarak, Suriye’nin Fırat’ın doğusundaki toprakların önemli bir bölümünü kontrol ediyor. Fidan, Suriye’de artık yeni bir gerçeklik olduğunu ve hiçbir aktörün bahane üretemeyeceğini vurguladı: ‘‘Defalarca söyledik. Bu tehdit ile yaşayamayız’’ dedi.
Yeni Suriye yönetiminin de aynı görüşte olduğunu ve sorunun çözümü için görüşmeler yürüttüğünü vurgulayan Bakan, ‘‘Türkiye, bekasına yönelik tüm tehditleri kaynağında ortadan kaldıracak güce, kapasiteye ve her şeyden önce kararlılığa sahiptir’’ dedi. Fidan, YPG’nin kendini feshetmesi gerektiğini, Suriyeli olmayan mensuplarının Suriye’yi terk etmesi gerektiğini, ardından diğerlerinin Suriye’deki yeni siyasal sisteme entegre olması gerektiğini yineledi. Çoğunlukla PKK ve YPG’yi bölgedeki Kürtlerle eşitleyen Batılı anlatıları eleştirdi ve “Türkiye Kürtlerle değil PKK ile savaşıyor” dedi. Suriye’deki Türk askeri varlığına ilişkin bir soru üzerine Fidan, 8 Aralık sonrasındaki yeni perspektif doğrultusunda yeni Suriye liderliğiyle gelecekteki askeri angajman konusunda değerlendirmelerde bulunduklarını belirtti.
YPG Fransa Kontrolüne mi Giriyor?
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron geçtiğimiz günlerde Paris’in Suriye’deki Kürtleri terk etmeyeceğini söyledi. Bölgede 2.000’den fazla askeri bulunan ve IŞİD’e karşı mücadelede ortağı olarak adlandırdığı YPG’ye silah sağlayan ABD ise Türkiye destekli gruplarla YPG’nin ana şemsiyesi olduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında ateşkes sağlanmasını istiyor.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot arasında gerçekleşen bir görüşmede de PYD gündeme geldi. Barrot, ‘‘Suriye Kürtleri siyasi geçiş sürecinde yerlerini bulmalı. Çünkü onlar IŞİD’e karşı bizim silah arkadaşlarımızdı’’ dedi. Fransız bakan, ‘‘Türkiye’nin meşru güvenlik endişelerinin karşılanmasını sağlamak ve Suriye Kürtlerinin güvenlik çıkarlarını ve ülkelerinin geleceğini inşa etme haklarını korumak için çabalarımızı sürdüreceğiz’’ diye devam etti. Blinken ise, SDG güçlerinin 10.000’den fazla IŞİD tutuklusunu korumaya devam etmesinin hem ABD hem de Türkiye’nin meşru güvenlik çıkarları doğrultusunda olduğunu söyledi.
Suriye’nin kuzeydoğusunda faaliyet gösteren PYD’nin Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Kurulu eş başkanı İlham Ahmed, ‘‘ABD ve Fransa gerçekten tüm sınırı güvence altına alabilir. Bu askeri koalisyonla ilgili sorumluluğu üstlenmeye hazırız’’ ifadelerini kullanarak Fransız ve ABD birliklerinin Türkiye sınırındaki durumu güvence altına almak için görüşmelerde bulunduğunu söyledi. Ahmed, ‘‘Fransızlardan, sınırı korumak, bölgeyi savunmamıza yardımcı olmak ve Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak için askeri birliklerini bu bölgeye göndermelerini istiyoruz’’ dedi. ‘‘Fransa, Türkiye’yi sınırda varlığını kabul etmeye ikna eder etmez barış sürecini başlatabiliriz’’ diyen PYD lideri, ‘‘önümüzdeki haftalarda her şeyin çözüleceğini umuyoruz’’ dedi.
Türkiye’nin böyle bir girişime nasıl yaklaşacağı belirsizliğini koruyor. Türkiye son aylarda bu bölgede bir askeri operasyonun masada olduğunu söylüyor. Çünkü Türkiye, PYD’yi ve askeri YPG’yi, 40 yıldan uzun süredir mücadele ettiği PKK terör örgütünün Suriye kolu olarak görüyor. Türkiye ayrıca son yıllarda orada birçok operasyon gerçekleştirdi. PKK, Avrupa Birliği (AB), ABD, İngiltere, Fransa, Türkiye ve diğer birçok ülke tarafından terör örgütü olarak tanınıyor.
İstanbul’da Türkiye merkezli ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya gelen Dışişleri Hakan Fidan, Fransa’nın Suriye’ye yönelik politikalarını eleştirerek, ‘‘ABD bizim tek muhatabımız, Avrupa’daki bazı küçük ülkelerin ABD şemsiyesi altında söz sahibi olma amaçlı politikalarının kendilerine hiçbir katkısı yok’’ dedi. ‘‘Türkiye, bekasına yönelik tüm tehditleri kaynağında yok etme gücüne, kapasitesine ve her şeyden önemlisi, kararlılığına sahiptir’’ ifadelerini kullanan Dışişleri Bakanı Fidan, ‘‘Bölücü örgüt ve Suriye’deki uzantıları için artık yolun sonu görünmekte, defaatle söyledik. Böyle bir tehditle yaşama şansımız yok. Adımı ya başkası atacak ya biz atacağız’’ dedi.
Fransa’nın ve Batılı ülkelerin son dönem Orta Doğu politikalarına baktığımızda PKK üzerinden bölgeyi istikrarsızlaştırmaya çalıştığını görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde Almanya ve Fransa Dışişleri Bakanlarının Suriye ziyaretleri ve bölgede PYG üzerinden çıkarları olması da bu amaca yönelik hedeflerini gösteriyor. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un “Barışçıl bir Suriye için Kürtlerin güvenliği önemli” açıklaması Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot’un ise “Kuzeyde silahlar susmalı” ifadeleri Batı’nın bölgede YPG üzerinde bir bölünmeyi istediklerini ortaya koymaktadır.
PKK terör örgütünün Suriye ordusuna entegre edilmesi şartını dile getiren Almanya ve Fransa, sahada yenilgiye uğratılan örgütün masada güç kazanmasını sağlamaya çalışıyor. Ancak bu, Suriye halkının ve bölge ülkelerinin çıkarlarına tamamen aykırı bir yaklaşım. PKK üzerinden yürütülen bu politika, Avrupa’nın bölgeyi zayıflatma çabalarının bir parçasını yansıtıyor. Fransa’nın Suriye’deki Hristiyan toplulukların koruyucusu olarak üstlendiği rol, eski sömürgeci alışkanlıklarının devam ettiğini gösteriyor.
Almanya ve özellikle Fransa’nın Suriye’ye yönelik politikaları, Batı’nın Orta Doğu’ya hâlâ sömürgeci bir zihniyetle yaklaştığını ve PKK üzerinden bölgeyi istikrarsızlaştırmaya çalıştığını gösteriyor. Avrupa’nın Suriye üzerindeki bazı politikalarının aksine, Türkiye Suriye’de güvenliğin ve istikrarın bir an önce tesis edilmesi için çaba sarf ediyor. Ankara, Şam hükümetine uluslararası meşruiyet kazandırmak ve yaptırımları kaldırmak için diplomatik çabalarını sürdürüyor.