Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

İran-Azerbaycan İlişkileri Bağlamında “Zengezur Koridoru” ve Güncel Gelişmeler

Giriş

Güney Kafkasya bölgesinin önemli aktörlerinden komşu ülkeler Azerbaycan ile İran arasındaki ilişkiler uzun yıllar karşılıklı güvenlik endişeleri ekseninde şekillenmiş, Azerbaycan’ın bağımsızlığını kazanmasını takip eden dönemde İran’ın Karabağ konusunda ortaya koyduğu tavır ve izlemiş olduğu politika Bakü nezdinde ciddi soru işaretleri yaratmıştır. Günümüzde Karabağ üzerindeki Ermeni işgalini, stratejik müttefiki Türkiye’nin de yardımlarıyla taçlandırdığı, Vatan Muharebesi zaferiyle sonlandıran ve topraklarını yaklaşık 30 yıl aradan sonra hürriyetine kavuşturan Azerbaycan, bölgesinde kapsamlı bir barışı inşa etmenin yollarını araştırmaktadır. Bu bağlamda Erivan ile sürdürülen diyalog ve barış görüşmelerinde önemli bir dosya olan ve Türkiye’nin üst düzey destek verdiği “Zengezur Koridoru” bölgedeki diplomasi trafiğini hızlandırırken küresel ve bölgesel aktörlerin bölgeye yeniden müdahalelerine yol açmıştır. Ortadoğu ve Kafkasya bölgesindeki etkinliğinin sınırlanmasını istemeyen İran bir kez daha Erivan yanlısı bir tutum sergilerken Zengezur Koridoruna karşı çıkmıştır. İran’ın Zengezur projesine yönelik veto kartının arkasında Tahran yönetiminin ekonomik, politik ve güvenlik açılardan birtakım çekinceleri bulunmaktadır.

 

İran’ın Bölgesel Konumu ve Azerbaycan ile İlişkileri

İran, Ortadoğu siyasetinde tarihin her döneminde önemli bir aktör olarak belirmiş ve izlediği dış politika sadece Ortadoğu bölgesinde değil, Kafkasya, Orta Asya ve Avrasya jeopolitiği üzerinde de önemli etkiler doğurmuştur. Bu bölgesel etkinin birçok nedeni bulunmakla birlikte en önde gelenlerinden biri; İran’ın bölgesel dış politikasını diğer ülke/bölgelerde yaşayan Fars kökenli topluluklar ve “Şii” inancına sahip gruplar ekseninde kimlik ve mezhep temelli bir anlayış üzerine inşa etmesi olmuştur. Bugün İran, Afganistan’dan başlayarak “Bereketli Hilâli” de içerisine alacak şekilde Yemen, Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin gibi ülkeler üzerinde oluşturduğu nüfuzunu mezhep ve kimlik unsurlarını önceleyen bir dış politika stratejisine borçludur. Tahran rejiminin siyasal etki alanı günümüzde askeri unsur ve yöntemlerle desteklenen yayılmacı bir tarza bürünerek etrafındaki coğrafyada birçoğu devlet-dışı aktörlerden oluşan geniş bir milis kuvveti oluşturmuştur. Nitekim ABD menşeli “Dış İlişkiler Konseyi (Council on Foreign Relations)” adlı bir düşünce kuruluşu (think-tank) 2021 yılında paylaştığı bir haritada İran’ın çevre ülkelere yayılmış milis güçlerini detaylı bir biçimde yayınlamıştır. (Harita-1)

(Harita-1) İran’ın Bölgesel Milis Güçleri

 

İran dış politikasının realist öğelerle beraber konstrüktivist argümanlar taşıdığından da bahsedilebilir. Tahran mezhep ve kimlik gibi “konstrüktivist/inşacı” öğeleri sık kullanmakla birlikte Rusya, Çin gibi küresel aktörlerle olan yakın iş birliği ve BRICS, ŞİÖ gibi uluslararası örgütlerle kurduğu ilişkiler kapsamında “çok-kutupluluk” söylemlerinin önem kazandığı, dönüşen uluslararası sistemin dinamiklerini yakından takip etmekte bu nedenle aynı zamanda “realist” bir dış politika çerçevesinden dünyaya bakmaktadır. Ortadoğu güvenlik siyasetinde “İsrail-karşıtı” bir rol üstlenen ve “Direniş ekseni” çerçevesinde revizyonist ve mezhepsel bir politika izleyen İran, Kafkasya bölgesindeki güç ve güvenlik dengesini de doğrudan etkileyen bölgesel bir güç ve aktör konumundadır. Batılı aktörler (ABD+AB) tarafından geliştirmekte olduğu “nükleer enerji” kapsamında siyasal, ekonomik ve diplomatik araçlarla cezalandırılıp uluslararası toplumdan izole edilmeye çalışılan İran bu yalnızlığını yukarıda bahsettiğimiz alternatif küresel aktör ve kurumlarla kurduğu ilişkiler kapsamında aşmaya çalışmıştır. Güney Kafkasya özelinde İran’ın Azerbaycan ile kurduğu ilişkiler ise geçmişten günümüze bölgesel siyaset ve Ankara’nın dış politikası açısından önem taşımaktadır.

İran-Azerbaycan ilişkileri öteden beri iş birliğinden ziyade karşılıklı güvenlik endişeleri zemininde ilerlemiş, SSCB’nin yıkılmasının ardından 1991’de bağımsızlığını kazanan Azerbaycan’ın Ebulfeyz Elçibey önderliğinde Kuzey Azerbaycan ile İran toprakları içerisindeki Güney Azerbaycan’ı birleştireceğine yönelik ihtimaller İran’ı kaygılandırmıştır. İran bu kaygıları çerçevesinde Karabağ sorununda, resmi olarak ifade edilmese de Ermenistan’dan yana tavır koymuş, Azerbaycan’ın güçlenmesine engel olmaya ve onu yanlızlaştırmaya çalışan İran daha sonra “Karabağ” konusunda arabulucu olma isteğini taraflara iletmiştir. 1993 yılında Ermeni güçlerinin İran-Azerbaycan sınırına ulaştığı sırada İran, bu defa Ermenistan’ın daha fazla güçlenmesine ve Nahçıvan’ı da işgal etmesine engel olabilmek için Türkiye ile iş birliğine gitmiştir. Dağlık Karabağ sorununun bölgesel boyutu yanında uluslararası boyut kazanması İran ve Türkiye’nin arabuluculuk girişimlerini hızlandırırken BM, AGİK gibi uluslararası platformlarda da sorunun çözümü için çeşitli kararlar alınmıştır. Ancak özellikle bölgedeki işgalin sona erdirilerek sürdürülebilir barışın inşa edilmesi noktasında kurulan AGİT-Minsk Grubu mekanizması Dağlık Karabağ sorununda somut bir sonuca ulaşamamıştır.

Zengezur Koridoru ve Jeopolitik Önemi

Karabağ sorunu yanında yine bölgedeki güvenlik dengelerini doğrudan etkileyen ve geçmişi çok eskilere dayanan “Zengezur Koridoru” meselesi de tekrar gündeme gelmiş özellikle Ermeni tarafının sınır hattında gerçekleştirdiği tacizler ve ihlaller neticesinde patlak veren II. Karabağ Savaşının (2020) ardından Türkiye ile Azerbaycan arasında bu koridorun açılmasına yönelik güçlü bir irade çıkmış hatta 15 Haziran 2020 tarihli “Şuşa Beyannemesi” ile de bu durum perçinlenmiştir.

Zengezur bölgesi; Azerbaycan toprakları ile Nahçıvan özerk Cumhuriyeti arasındaki dağlık ve engebeli bölgenin adı olup (Harita-2) tarihsel süreçte Rusya’nın Azerbaycan’dan koparıp demografik yöntemlerle Ermenileştirdiği ve günümüze miras bıraktığı bir güvenlik problemine dönüşmüştür. Esasen 1. Dağlık Karabağ Savaşında doğu kısımları Ermeni işgaline uğrayan bölgedeki Azeri ve Müslüman nüfus katliama ve sürgüne uğramıştır. Bölgede Ermenistan tarafından girişilen etnik temizlik hareketi sonucunda Zengezur’da Azeri nüfusu seyreltilirken 1 milyondan fazla Müslümanın sürgün edilmesiyle bölge Ermeni işgaline açık bir hale gelmiştir.

(Harita-2) Zengezur bölgesi

 

Zengezur bölgesi; tarihin eski çağlarından beri verimli tarım arazilerine, sık ve ormanlık bitki örtüsü yanında bakır ve tuz madenleri açısından zengin yer altı kaynaklarına sahip olması ve ulaşım bakımından stratejik bir noktada yer alması bakımından Güney Kafkasya bölgesinde önemli bir konum işgal etmiştir. Tarihî İpek Yolu üzerinde yer alarak ticaretin ve diğer ekonomik etkinliklerin yoğun olduğu bir bölge olması nedeniyle Zengezur’a bir refah bölgesi gözüyle bakılmıştır. Tarihsel açıdan stratejik konumu nedeniyle hâkimiyet mücadelelerine sahne olan Zengezur, Rus Çarlığı’nın faaliyetleriyle Ermenileştirilirken, 1905-1906 yılları arasında gerçekleşen Azeri-Ermeni çatışmasında Müslüman nüfusun önemli bir bölümü katledilmiştir. Rusya’da 1917’de gerçekleşen “Ekim Devrimi” sonrasında SSCB’nin kurulmasının ardından Ermeniler bölgeye yönelik toprak taleplerini devam ettirerek Rusya’nın da yardımıyla Zengezur bölgesini ele geçirmek istemiştir. 1988 yılında başlayan çatışmalar, SSCB’nin dağılmasıyla daha da alevlenmiş, 1 Aralık 1989’da Ermenistan Dağlık Karabağ’ı kendisine bağlama kararını dünyaya ilân ederken, bölgedeki Ermeniler de Karabağ’ın Ermenistan’a dahil edilmesi için politik girişimlerini hızlandırarak 2 Eylül 1991’de sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ni ilan etmişlerdir. Azerbaycan’ın duruma itirazı üzerine başlayan çatışmalar neticesinde bölgede Sovyet sonrası oluşan güç boşluğunu doldurmak üzere harekete geçen uluslararası aktörlerin çabalarıyla 27-28 Şubat 1992’de toplanan “Prag Zirvesinde” Dağlık Karabağ bölgesinin Azerbaycan toprağı olduğu kabul edilmiş ardından 2 Mart 1992 tarihli BM Güvenlik Konseyi toplantısında sorunun çözümü için yukarıda da belirtildiği üzere AGİK Minsk Grubu’nun yetkilendirildiği açıklanmıştır. Rusya Federasyonu aracılığıyla 12 Mayıs 1994’te gerçekleştirilen ateşkes esnasında Ermenistan Azerbaycan’ın yedi ilini işgali altında tutmaktaydı.

AGİT Minsk Grubunun 1992 yılından itibaren başlayan çalışmaları önleyici ve caydırıcı birtakım faydaları olmasına karşılık Ermeni işgalinin sonlandırmasına yönelik ve Dağlık Karabağ üzerinde kapsamlı bir somut sonuca ulaşamamıştır. 2020 yılına doğru Ermenilerin sınır hattındaki tacizlerinin yoğunlaşması 2. Karabağ Savaşı’na giden yolu aralamış ve günümüze kadar olan süreçte Karabağ üzerindeki işgal Azerbaycan’ın zaferi neticesinde son bulmuştur. Azerbaycan topraklarının hürriyete kavuşması ve ardından “Megri Koridoru” olarak da bilinen Zengezur Koridoru’nun yeniden gündeme gelmesi bölgede çıkarları bulunan küresel ve bölgesel aktörleri harekete geçirmiş bunlardan biri de İran olmuştur. İran, öncelikle Güney Kafkasya bölgesine Türkiye’nin dahil olarak “oyun değiştirici” bir rol oynamasına karşı çıkmaktadır. Türkiye’nin özellikle Azerbaycan ile “Şuşa Beyannamesi” kapsamında kurduğu stratejik ortaklık sayesinde Kafkasya üzerinden Orta Asya’daki Türk devletleriyle ilişkilerini geliştirerek olası bir bölgeyi ve uluslararası sistemi domine etmesi ihtimalinden (Harita-3) tedirgin olan Tahran yönetimi hem sınırları içerisindeki yoğun Azeri nüfusu nedeniyle hem de stratejik çıkarları bakımından Zengezur Koridoru projesine şiddetli bir muhalefet göstermektedir.

(Harita-3) Zengezur Koridoru’nun Türk Dünyasını birleştirici jeopolitik önemi

 

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki kapsamlı barış görüşmeleri esnasında gündeme gelen Zengezur Koridorunun açılması projesi Ermenistan’ın projeye karşı çıkması ve Azerbaycan’ın bugüne kadarki kazanımlarını riske atmak istemeyerek iletişim kanallarının açık kalmasına çalışması nedeniyle günümüzde ertelenmek zorunda kalmıştır. Ancak projenin rafa kaldırılarak Azerbaycan’ın Zengezur’dan tamamen vazgeçtiği yönündeki iddialar kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır. Her şeyden önce “Zengezur koridoru”; Azerbaycan, Türkiye ve bölgedeki diğer Türk devletleri için kolayca vazgeçilecek bir proje değil, bir koridordan ziyade Türk dünyasının ekonomik, siyasal ve diplomatik açılardan geleceğini ilgilendiren önemli bir jeopolitik meselenin adıdır.

Zengezur koridorunun toplam uzunluğu 43 km olup, tamamlandığında Azerbaycan-Nahçıvan ve Türkiye’yi birbirine bağlayan kara ve tren yolundan oluşacaktır. Bu tren yolu Çin’in bir kuşak bir yol projesi kapsamında da önemli yere sahiptir. Ayrıca Zengezur koridoru Türk Dünyası ile bağlantının temelini oluşturmakla birlikte anlattığımız üzere ekonomik, stratejik ve diplomatik öneme sahip bir projedir. Zengilan Uluslararası hava limanının açılmasıyla Zengezur Koridoruna giden yolda önemli bir adım daha atılmış, bölgedeki ulaşım olanaklarının zenginleşmesi ticari, ekonomik ve diplomatik ilişkiler trafiğinin yoğunluğunu artırmıştır. Zengezur projesi sadece Güney Kafkasya’daki ekonomik ilişkileri geliştirmekle kalmayacak, küresel olarak Kızıldeniz ve Süveyş güzergâhlarına alternatif oluşturarak uluslararası taşımacılık bağlantılarını geliştirecek ve bölgeye yeni yatırımların gelmesini sağlayacaktır. Türkiye’nin Hazar’a açılan kapısı konumundaki Zengezur koridoru, Türkistan’daki devletlerle Ankara’yı doğrudan buluşturacak bir geçit özelliği taşımaktadır.

Zengezur Koridoru Ekseninde Güncel Gelişmeler ve İran’ın Tavrı

Gelinen son noktada Ermenistan’ın bölgede Rusya ve Türkiye’yi dışlamak isteyen Batılı aktörlerin etkisi altındaki projeye karşı çıkışı yanında İran’ın da güçlü muhalefeti çeşitli alt başlıklara ve unsurlara sahiptir. 2. Karabağ Savaşı sonrasında bölgeden Rus barış gücünün çekilmesi bölgede jeopolitik güç boşluğu oluşturmasının yanında bölgesel rekabet ve hegemonya mücadelesini yeniden gündeme getirmiştir. Soğuk Savaş döneminin “dondurulmuş çatışmalarından (frozen conflict)” biri olan “Dağlık Karabağ Sorununun” Azerbaycan lehine çözülmesinin ardından Rus barış gücünün Üçlü Bildiri şartları çerçevesinde bölgeden ayrılmaya başlaması ve Ermenistan ile Azerbaycan arasında henüz kapsamlı bir barışın imza edilmeyişiyle beraber Güney Kafkasya’daki statükonun “kırılgan” olarak nitelenmesi bölgeye doğrudan ve dolaylı şekillerde müdahalelerde bulunan aktörler arasındaki meydan okumaları da gün geçtikçe artırmaktadır.

Sözgelimi; güvenliği uzun yıllardır Rus sınır muhafızları tarafından sağlanan Erivan’daki Zvartnots havaalanından Ermenistan’ın isteği üzerine Rusya’nın çekilmesinin ardından bölgeye ABD uçakları iniş yapmış hatta Caliber haber sitesine göre bu uçaklar askeri ekipman ile personelleri Erivan’a ulaştırmıştır. ABD’nin bölgedeki etkinliğini artırmak istemesinin yanında güneyden Rusya’yı ve kuzeyden de İsrail ile gerginlik yaşayan İran’ı çevrelemek istemesi de Ermenistan üzerindeki artan nüfuzunun nedenleri arasındadır. Ayrıca ABD Zengezur Koridoru’nun açılmasıyla bölgede oluşacak alternatif ticaret rotasını kontrol etmek ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki arabulucu role haiz diplomatik ağrılığını artırmak amacında olmuştur. Bölgede ABD ile birlikte etkinlik kazanmak isteyen bir diğer Batılı aktör olan Fransa’nın ise Ermenistan’ı yoğun bir biçimde silahlandırdığı (36 adet Caeser sistemi satması gibi) bilinmektedir.

Bölgedeki aktörlerden İran ve Hindistan’ın da Ermenistan ile askeri ilişkilerini güçlendirmeye devam ettiği görülmektedir. İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney yaptığı bir açıklamada; “İran İslam Cumhuriyeti olarak Zengezur koridorunun Ermenistan’ın aleyhine olduğuna inanıyor ve bu konudaki kararlı tutumumuzu yineliyoruz” ifadelerini kullanmış, Azəri-Press Agentliyi (APA) haber ajansı ise mart-nisan aylarında İran’dan Ermenistan’a uçaklarla silah taşındığına dair haberler yayınlamıştır. Bütün bu gelişmeler iyi komşuluk ilişkilerine sığmaması yanında İran’ın bölgedeki taraflı politikasını bir kez daha ortaya koymuştur. İran özellikle 2. Karabağ savaşı sonrasında Azerbaycan’ın başat aktör olarak bölgede öne çıkmasına, Türkiye-Azerbaycan-Pakistan arasında gerçekleştirilen “3 Kardeş tatbikatına”, İran tırlarının Azeri güvenlik güçleri tarafından sınır hattında engellenmesine ve son olarak da Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan arasındaki normalleşme gündemine ve Zengezur koridorunun açılması girişimlerine sert bir tepki ve tutum göstermiş bunun sonucunda da İran ve Azerbaycan arasında tansiyon bir kez daha yükselerek ilişkilerde gerilim ortaya çıkmıştır. İran, bölgede kendisini dışarıda bırakacak ekonomik ve ticari ilişkilerin inşa edilmesine yönelik itirazlarını yükselterek Zengezur koridorunu karşı çıkmakta ve önemli ulaşım yollarının kendi topraklarından geçmesini istemektedir. Ermenistan’ın “Zengezur Projesine” alternatif olarak ortaya attığı “Barış Kavşağı” projesi kapsamında İran da kendi topraklarından geçecek alternatif ticaret yolu projeleri üretmeye başlamıştır. Hatta bu noktada Azerbaycan Cumhurbaşkanı Hikmet Hacıyev taktiksel bir açıklama yaparak; “(Zengezur koridoru) bizim için çekiciliğini yitirdi, bunun yerine bunu İran’la yapabiliriz. Gündemimiz sadece ikili iş birliği çerçevesinde ulaşım bağlantılarının kurulmasından ibaretti. Bu konu hâlâ masada ama Ermenistan tarafının bu süreçle gerçekten ilgilendiğini göstermesi gerekiyor.” ifadelerini kullanmıştır.

Sonuç ve Değerlendirme

Sonuç olarak Azerbaycan komşusu İran ile ilişkilerinde sürekli yapısı bir tutum içerisinde olmasına ve dostane adımlar atmasına rağmen İran’dan aynı tonda bir cevap alamamakta ve karşılıklı iş birliği ile iyi niyete dayanan tavırlarının karşılığını görememektedir. Hatta İran’ın Cumhurbaşkanı Reisi döneminde Rusya ile ittifaktan vazgeçmesi halinde Ermenistan’ın güvenliğini sağlamayı ve Zengezur’da bir askeri üs kurmayı Erivan hükümetine teklif ettiği öne sürülmüştür. Özellikle 2. Karabağ Savaşı’nın Kafkasya’da ortaya çıkardığı konjonktür;
yaklaşık 30 yıl süren “statükonun korunması” ve “değişimin önlenmesi” gibi hedeflere ve stratejik önceliklere sahip olan İran tarafından bir meydan okuma olarak değerlendirilerek bölgesel düzeyde ciddi risk ve potansiyel kayıp olarak nitelenmiştir.

İran’ın Zengezur Koridoru’na olan muhalefetini ve jeopolitik, güvenlik ve ekonomik açılardan projeye karşı çıkışının nedenlerini maddeler halinde özetleyecek olursak aşağıdaki gibi bir çıkarım yapmamız mümkün olacaktır;

  1. İran, Türkiye’nin Orta Asya’daki Türk devletleriyle ilişkilerini geliştirecek ve onlarla doğrudan bağlantısını kurmasını sağlayacak Zengezur Koridorunun Türkiye’nin aksine kendisinin bu devletlerle olan ilişkilerini zayıflatacağını değerlendirmektedir.
  2. Tahran yönetimi Ortadoğu, Orta Asya gibi bölgelerde ve yakın çevresinde devlet-dışı aktörler ve milis güçler aracılığıyla askeri ve siyasi bir etki alanı kurmuştur. Azerbaycan-Ermenistan-Türkiye normalleşmesinin ve yakınlaşmasını bölgedeki nüfuzunu ve etkin pozisyonunu azaltacağını düşünmektedir.
  3. İran; Zengezur Koridorunu özellikle Batılı aktörler tarafından dayatılan siyasi bir proje olarak görmektedir.
  4. Zengezur Koridoru açıldığı vakit Azerbaycan’ı Nahçıvan’a bağlayan transit ülke konumunu kaybedecek olan İran, bahse konu bu ekonomik özelliğini yitirmek istememektedir.
  5. Zengezur Koridorunun açılmasıyla beraber uzun yıllar yakın ilişki kurduğu Ermenistan’la ortak sınırının ortadan kalkacağını iddia eden iran sınırın fiilen Azerbaycan denetimine geçeceğine inanmaktadır.
  6. İran, Zengezur Koridorunu Türkiye ve Azerbaycan’ın projesi olarak lanse etmekte ve bir konsensüsten öte Ermenistan’a dayatıldığını öne sürmektedir.
Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği

Hakkımızda

Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği, diplomasi ve uluslararası ilişkiler alanında derinlemesine bilgi edinmek, sosyal bilimlerin çeşitli alanlarında araştırmalar yapmak, bilgiyi işlevsel hale getirerek akademik yayınlar yapmak, seminer, konferans ve eğitim faaliyetleri düzenlemek amacıyla kurulmuş bir sivil toplum kuruluşudur.

This Pop-up Is Included in the Theme
Best Choice for Creatives
Purchase Now